Bizleri bir Kurban bayramına daha kavuşturan Rabbimize hamd olsun.

Yüreklerimizde bir hüzün olsa da…

Mekke ve Medine ümmeti almasa da…

Arafat, Müzdelife, Mina ve Kâbe-i Muazzama o dolu dolu heyecanını yaşamasa da…

Efendimiz sav ümmetini kabul etmese de…

Evet, hüzün bunlar…

Günahlarımızı hatırlatıyor bizlere.

“Affet Allah’ım, ne olur affet bizleri…”

SEVİNÇ GÜNLERİ

Bayramların sevinç günleri olduğu gerçeğinden hareketle yola çıkarsak, mes’eleyi düşünmemiz daha kolay olacaktır.

Bu günlerde bir virüs imtihanında olsak da bayramlar bize yine de sevinç verir Elhamdülillah. Ancak tedbirlere uymanın önemi ve hatta sevabını düşünerek hareket etmelidir.

Gerçekten de sevinç duyduğumuz, huzura kavuştuğumuz, hatta milletçe (bu hastalık günlerinde uzaktan) kucaklaştığımız bayramlar, bizim için çok büyük önem arz eder.

Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicret ettikleri zaman orada gördükleri neş’e ve sürûr günlerini, “bunlar nedir?” diye sorduktan sonra, “bugünler bizim sevinç ve neş’e günlerimiz ya Rasûlallah!” demeleri üzerine Efendimiz (s.a.v.)’in;

“Allah (c.c.) size bunlardan daha hayırlı iki bayram günü vermiştir. Birisi Ramazan, diğeri de Kurban” diyerek müjdeledikleri bugünler, biz inananları büyük bir mutluluğa kavuşturuyor. Allah’a hamd ediyoruz ki böylesine eşsiz güzellik ve özellik arz eden bugünler, aynı zamanda dayanışmamıza da katkılar sağlıyor.

Mesela Ramazan günlerine bakacak olursak, onun manevi havası, gönül ve beden âlemlerimize getirdiği huzur, sükûn ve haz ile birlikte, toplum hayatımıza da aynı kazançları getirmektedir. Dolayısıyla fert ve toplum olarak büyük bir kârın içerisine girmiş oluyoruz.

İKİ ÂLEM KAZANCI

Bunlar dünya hayatının getirileridir ama bununla kalmayıp daha nice kazançlarla birlikte, aynı zamanda âhiret kazancını da getiriyor hepimize. Sonra bayram yapıyoruz. Adeta cenneti kazanmanın bayramını… Zira Allah’ın Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz’den öyle güzel mesajlar alıyoruz ki, onlar bizlerin tertemiz bir hale gelebileceğini ve cenneti hak edebileceğimizi haber veriyor.

O bir ayın kazancı içerisinde bir de “bin aydan daha hayırlı” olduğunu bildiğimiz Kadir Gecesini de ihya edince, nûr üzerine nûr oluyor Elhamdülillah.

Bu güzel günlerden sonra çok geçmeden bir de Kurban günlerine, aynı zamanda Hac günlerine kavuşuyoruz. Hacılarımız Hicaz’da temizlenip Rahman’ın rahmet ve mağfiret deryasına gark olurken, bizler de kestiğimiz kurbanlarla bu manevi iklime dâhil oluyoruz.

“İlk kanı yere düşerken” bağışlanacağımız Kurban ibadeti; ‘Allah için kesmenin, Allah için vermenin ve Allah için ikram etmenin’ lezzetini yaşatıyor bizlere.

Onların “Mahşer gününde âzâlarıyla birlikte gelerek bizlere şefaatçi olacağını haber veren” Efendimiz’in hadisleri, bizleri daha da sevindiriyor. Evlerimizde, yurtlarımızda, köy, kasaba ve şehirlerimizde huzur rüzgârları esiyor. Uzaklardan gelenler anne-baba ve yakınlarını görüyor, anne-babalar evlatları ve torunlarına kavuşmanın sevincini gözyaşlarıyla kutluyor ve Allah’a hamd ediyor. Her bir gülümseme, musafaha yapma ve bayramlaşmayla günahlar dökülüyor. Tabii ki normal günlerde.

Kesilen kurbanlardan eti verilen fakirler et görmenin heyecanını yaşıyor. Çoluk-çocuk çok farklı bayramlar yaşıyor. Bu hizmette yarış yapan kuruluşlarımız ise, bu manevi kazancın en büyük dilimini elde ediyor.

MANEVİ ATMOSFER

Dargınların barıştığı, soğuklukların sıcaklığa dönüştüğü, lokmaların paylaşıldığı bu manevi atmosfer gerçekten ne güzeldir. Bunu ancak iman lezzetini tadanlar bilir. Bunun dışında olanlar anlamaz. Bunun için ileri-geri konuşurlar. Eh, ne demeli! Allah hidayet versin.

Saydığımız ve sayamadığımız nice katkıları olan bayramlarımız, bize asıl cennet hayatının bayramlarını hatırlatmalı. Ama oranın bayramı her gün, her an.

Ya cehennem! Oranın da acısı ve hüznü her an. Rabbimiz bizleri korusun! Yatırımını şuursuzca yapan ve nereye gideceğini düşünmeyen ehl-i gafleti de uyandırsın. İnşaallah bu gerçekleri kavramak hepimize nasip olur.

 KURBANIN ANLAMI

Kurban, yakınlaşmak demektir. Allah’a yaklaşmak için ibadet niyetiyle belirli vakitte kesilen özel hayvanın adıdır. Kurban kesmek (udhiye), zekât ve bayram namazları gibi hicrî 2. yılda meşrû kılınmış olup

“Kurbanlık develeri de sizin için Allah’ın dîninin alâmetleri (şeâir) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır” (22 Hacc 36) ile “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!” (108 Kevser 2.)  gibi âyetlerin yanında pek çok hadisle sabittir. İşte bu hadislerden biri:

“Âdemoğlu, kurban bayramında kan akıtmaktan daha sevimli bir iş ile Allah’a yaklaşabilmiş değildir. Kanını akıttığı hayvan, kıyamette boynuzları, çatal tırnakları ve kılları ile gelecektir. Akan kan yere düşmeden önce, Yüce Allah katında yüksek bir makama ulaşır. Bu bakımdan, kurbanlarınızı gönül hoşluğuyla kesiniz.” Tirmizî, edâhî 1.

KİMLER KURBAN KESER?

Kurban bayramında Allah’a yakınlaşmak niyetiyle kurban kesmek, ergin, akıl sahibi, mukîm ve maddî imkânı olan her müslümana vaciptir. Bunun nisâbı da fitre nisâbıdır ve sahip olunan şeylerin üzerinden bir yıl geçme şartı aranmaz. Bayram sabahı nisap miktarı paraya veya ticaret malına sahip olan, kurban kesmelidir.

Allah’a yaklaşmak adına kurban kesmeyip para vermek, kurban yerine geçmez. Bu ibadetin yerine getirilmesi için, gücü yetenin kesmesi gerekmektedir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulur:

“Kim genişlik ve imkân bulur da kurban kesmezse bizim namazgâhımıza yaklaşmasın.” (İbn Mâce, edâhî 2.)

Kurban kesmek, Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre müekkked sünnettir.

Kurban’ın Hanefîlere göre farz olmayışının nedeni, Kevser sûresindeki “kurban kes” emrinin delâlet açısından farz noktasında olmayışıdır. Bir de Arap dilinde “nahr,” namazda elleri bağlamak gibi başka anlamalara da gelebilmektedir. Diğer mezheplerin sünnet deyişlerinin sebebi de bazı hadislerdeki “sizden biri, kurban kesmek isterse…”gibi ifadelerdir. (Müslim, edâhî 41.)

Kurban kesme zamanı, bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günüdür. Fakat ilk gün kesmek daha fazîletlidir. Sadece Şâfiîlerde ise dört gündür.

Kurbanlar, şehirlerde veya bayram namazı kılınan yerleşim yerlerinde bayram namazından sonra, bayram namazı kılınmayan köylerde ise bayram günü tan yerinin ağarmasından sonra kesilir. Bayram namazı kılınan yerlerde namaz öncesi kesilecek hayvan, kurban hükmünde olmaz.

Hayvanı elinden gelirse, kurban sahibinin kendisinin kesmesi menduptur. Bu mümkün değilse sahibi, onun başında bulunmalı şu âyeti okumalıdır:

 

“De ki: Benim namazım, kurbanım (ve tüm ibadetlerim), diriliğim ve ölümüm, Âlemlerin Rabbi ALLAH içindir. O’nun ortağı yoktur.” 6 En’âm 163.

TEŞRİK TEKBİRLERİ

Kurban bayramı arafesinin sabah namazından îtibaren, bayramın dördüncü günü ikindi namazı da dâhil olmak üzere, 23 vakit farz namazın ardından birer kez şöyle tekbir getirilir:

 “Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lâ ilâhe illâllahü Vallahu Ekber, Allahu Ekber ve lillâhi’l-hamd.”

Ebû Hanîfe’ye göre ise teşrik tekbirleri sekiz vakit namazının sonundadır. Ama mezhebin fetvâsı 23 vakit şeklindedir.

Teşrik tekbirleri birçok fakihe göre vaciptir. Bu konuda, namazı tek başına kılan, imama uyan, erkek ve kadın eşittir. Erkekler açıktan, kadınlar içinden getirir. Unutan kimse, o günlerde hatırladığı anda kaza eder.

Rabbimiz ibadetlerimizi makbul, günahlarımızı mağfur eylesin!

Bayramımız mübarek olsun!