Güzel bir sabaha uyandık, evet. Nasıl diyeyim, 5 ayın sonunda rahat bir nefes aldık. Heyecanlandık, sevindik, en çok da şaşırdık. 5 ay önce esen havaya bakın, bir de bugüne…

Bir ülke düşünün ki, 5 ay önce tercihleri neydi, şimdi ne oldu? Hiçbir Avrupa ülkesinde böylesine hızlı bir değişim yaşanmaz. O kadar monoton bir hayatları vardır. 5 ay sonra bir seçim daha yapılsa, sonuçlar üzerinde yine kimse bir tahminde bulunamaz. Bizim ülkemizde araştırma şirketi işi tutmuyor bu yüzden. Anketlerin hepsi çöp oldu. Kimse tahmin edemedi.

Sandık, vicdanımızla baş başa kaldığımız nadir yerlerdendir. Sandık başında değişen kararlarımız olabilir bizim. Sağ beynimizi ağırlıkta kullanan, heyecanlı milletiz. Her an her şey fikrimizi değiştirebilir. Bıçak sırtındasınız siyasiler, işiniz zor. Beklentilerin altına düştünüz mü, kimse gözünüzün yaşına bakmaz.

7 Haziran’la 1 Kasım arasında ne değişti diye kafa yorabiliriz. Sebepler ortada aslında. Bir değil birçok sebebi var bunun. Geçen seçim algı operasyonlarıyla umuda oy verenler, gerçekliği tüm çıplaklığıyla gördü çünkü. HDP’nin Türkiye partisi olmadığını da.

Bahçeli’nin “hayır”larının bunda etkisi çok. Bahçeli o “hayır”larıyla AK Parti’yi tek başına iktidara taşıdı. Kendisine teşekkürü bir borç biliriz. 1 Kasım seçimi sonuçlarında MHP’lilerin etkisi büyük.

HDP’ye ümit bağlayan, bir şans vermek isteyen seçmen de, terör örgütüyle iş tuttuğunu gördü. Hatta “PYD’ye sırtımızı dayarız” ifadeleri bile oldu. Oysa insanımızın en büyük derdi terördü. HDP tavrını koyamadı, seçmen de ona verdiği desteği geri aldı.

Veya seçmen, diğer partilere bir şans vermişti, fakat onlar bu şansı kullanamadı. Üçü birleşip koalisyon kurabilirdi. Ama yapamadılar, dolayısıyla seçmene istikrara oy vermek daha mantıklı geldi.

Veya siyasetle hiçbir işi yoktu. Kendi halinde işinde gücünde, evine ekmek götürme derdindeydi. “Diktatör var” demişlerdi, o da inanmıştı. Fakat bu inancı ekmeğine mani oldu. “İstikrar olsun, ekonomi canlansın” dedi ve AK Parti’yi tercih etti.

Veya “Bizi bu diktatörden kurtarsa kurtarsa Davutoğlu kurtarır” dedi ve Davutoğlu’nun liderliğine bir şans vermek istedi. Halbuki Davutoğlu seçilemese bile Tayyip 4 yıl daha oradaydı. Bu önemli değildi zaten. Önemli olan AK Parti’ye oy vermek için bir sebepleri daha olmasıydı.

Bu da güzeldi.

Vaatlere sanmam ki oy verilsin. Ama yine de söz verdiğini yerine getiren tek parti AK Parti olduğu için verdiği vaatler de etkili olmuş olabilir. Gençlere ilgisi de. 7 Haziran’dan sonra süreci güzel yönetmeleri de. Herkesin farklı sebepleri vardı zaten. Sorun değil biz böyle güzeliz. Saadet’i bitirme pahasına, oyunu AK Parti’ye veren Saadetlilerin de kendilerine göre sebepleri vardı elbette.

Emanet de olabilir bu oyların bir kısmı. Bir şans daha vermek için. Dedim ya, sorun değil. Daha güzel bir Türkiye için dersler alınmış olarak devam edilecektir. Bundan sonrası daha mühim çünkü. 2 kişiden 1’isi bu partiye oy vermişse, mesuliyet çok büyük.

5 aydır ciğerlerimizde biriktirdiğimiz nefesimizi, huzurla geri veriyoruz. Sebepleriniz ne olursa olsun, “Biz böyle güzeliz” diyoruz. Sen ben yok, Türkiye var dedik ya, birlikte daha güzel Türkiye’ye doğru yol alıyoruz. Hayırlı, uğurlu olsun.