Amerika’nın İdlib’e düzenlediği askeri operasyonda liderini kaybeden terör örgütü DAEŞ, Ebu Bekir el-Bağdadi’nin ve örgütün sözcüsü Ebu Hasan el-Muhacir’in öldüklerini doğruladı.

Örgüt ayrıca önceki gün yayınladığı ses kaydıyla Ebu Bekir el-Bağdadi’nin yerine Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kuraşi’nin liderliğe seçildiğini ve Ebu Hamza el-Kuraşi’nin de örgütün sözcülüğüne getirildiğini duyurdu.

DAEŞ’in liderliğine Ebu Bekir el-Bağdadi’den sonra Ebu Ömer et-Turkmani adıyla bilinen Türkmen asıllı Abdullah Gardaş’ın seçileceğine dair haberler yayınlanmıştı.

O haberlere rağmen Arap asıllı olmadığı için Gardaş’ın örgütün yeni lideri olarak seçilmesi ihtimali uzaktı.

Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kuraşi ve Ebu Hamza el-Kuraşi isimleri söz konusu kişilerin gerçek isimleri değil.

Belki de bu isimler kendilerine örgüt liderinin ve sözcüsünün ölümlerinin ardından üstlenecekleri yeni görevlere uygun isimler taşımaları için verildi.

İlan edilen isimlerden, “hilafet” iddiasıyla ortaya çıkan örgütün bu asılsız iddiayı sürdürmekte kararlı olduğu anlaşılıyor.

Yeni liderin isminde yer alan “el-Kuraşi el-Haşimi” ifadeleriyle örgüt üyelerine ve sempatizanlarına onun Kureyş kabilesinden olduğu ve Haşimoğullarından, yani Peygamber Efendimiz’in (sas) soyundan geldiği söyleniyor.

İsimlendirmede “İmamlar (halifeler) Kureyş’ten olur” hadisinin dikkate alındığı gayet açık.

“Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kuraşi” adı verilen kişinin gerçekten Kureyş kabilesine mensup olması ve Haşimi soyundan gelmesi gerekmiyor.

Önemli olan DAEŞ üyelerinin ve örgüte yakınlık duyanların bu iddiaya inanmaları.

Eli kanlı adi bir teröristin bir anda “general” olarak adlandırılmaya başlandığı göz önüne alınırsa bir başka teröristin de “Peygamber torunu” olduğunu iddia etmesine şaşmamak gerek.

DAEŞ’in yeni liderinin ve sözcüsünün gerçek kimlikleri henüz bilinmiyor.

Sadece Iraklı ve Arap olduğu tahmin ediliyor.

Ebu Bekir el-Bağdadi’nin ve Ebu Hasan el-Muhacir’in öldürülmelerinden sonra örgüt ne yapacak?

İntikam eylemlerine mi başvuracak?

Yoksa yeniden yapılanmak ve toparlanmak için belli bir süre eylemsizlik ve sükûnet dönemine mi girecek?

Şu an bu ve benzeri sorular gündemde.

Cevaplarını da yeni lider kadrosu değil örgütü yönlendiren istihbarat örgütleri belirleyecek.

Ayrıca liderini kaybeden örgüt içinde bölünmelerin yaşanıp yaşanmayacağına dair kehanetler yapılıyor.

DAEŞ’i ortaya çıkaran ve hızla büyümesine yol açan şartlar henüz yok olmuş değil.

Irak’ta, Suriye’de ve Ortadoğu’nun diğer bölgelerinde finansörleri tarafından örgüte hâlâ bir takım görevler verilebilir.

DAEŞ’e ciddi yatırım yapıldığı unutulmamalı ve o kadar emeğin bir anda çöpe atılacağı düşünülmemeli.

Şiddet ve vahşette oldukça üst seviyelere çıktığı için daha kötüsünü kurup piyasaya sürmek de pek kolay değil.

Ayrıca DAEŞ’in “hilafet” gibi İslami kavramları ve argümanları tükettiği göz önüne alınırsa benzer alanda faaliyet gösterecek yeni bir örgüte zemin oluşturmak gayet zor.

Fakat örgüt içinde bölünmeler yaşanırsa farklı istihbarat örgütleri tarafından kullanılan “aşırı” ve “daha aşırı” fraksiyonlar ortaya çıkabilir.