İnançlarımız farklı, görüşlerimiz ayrı, yaşam tarzlarımız başka olabiliyor.

Herkesin bir dünya görüşü var; ve o dünya görüşü ile uyumlu kılmaya çalıştığı bir hayat tarzı.

Kimse kimseye ne dünya görüşünü dayatabilir, ne de hayat tarzını zorla dikte edebilir.

Hele hele kendi dünya görüşünü ve yaşam biçimini merkeze koyarak ona uymayan, ona karşı olduğunu düşündüğü farklı hayat tarzlarına ve görüşlere hayat hakkı tanımayan bir zihniyet var ülkemizde.

İslam’a dair bir sembol, bir işaret gördüğünde içindeki kini kusan insanların varlığından haberdarız.

Onlarla birlikte aynı toplum içerisinde yaşıyor, aynı havayı teneffüs ediyoruz.

Sorsanız İslam’ın en güzel tanımı da onlar yapar, dinin çerçevesini de en güzel onlar belirler.

Hem dinin emirlerini uygulamaya, dini yaşamaya ne gerek var canım; kalbi temiz olmak neye yetmiyor.

Aslolan bu değil mi?!

Zaten kalpleri de hep temizdir böylelerinin.

Ama birlikte yaşama noktasındaki tahammülsüzlükleri en belirgin vasıf olarak ortaya çıkar.

Kendi dünya görüşlerini ileri görüş ötekini gerici, kendi hayat tarzlarını çağdaş hayat tarzı ötekini çağdışı, kendilerini medeni, karşısındakini bedevi olarak nitelendiren, insan olma, insanca davranma kıvamını dahi yakalayamamış varlıklardan söz ediyorum.

Onlarla sokakta karşılaşıyor, toplu taşıma araçlarında yan yana geliyoruz.

Medeni olmaktan söz ederler ama kaba, dayatmacı ve zorbadırlar.

Kendilerini yerli diğerlerini yabancı, kendilerini asli diğerlerini tali, kendilerini sahip diğerlerini kiracı, kendilerini özne karşılarında konumlandırdıklarını nesne olarak gören sakat bir anlayışın nesli tükenmeye yüz tutmuş son örnekleridir onlar.

Arsız hırsız ev sahibinin bastırırmış timsali hem hırsız hem de arsızdır böyleleri.

Oysa İslamdır bu toprakların mayasını ve asli unsurunu oluşturan ve belirleyen.

Hakkıyla temsil etmekten uzak Müslümanlara rağmen İslam’dır bu toprakların kurucu öğesi.

Bu hakikat değişmedi, değişmeyecek; dün öyleydi, bugün yine öyle, yarın da öyle kalacaktır.

Her türlü engellemelere rağmen cazibesini koruyacak ve tekrar bu topraklara can verecek, can olacak, can katacaktır.

Başörtüsünü gördüğünde al görmüş boğa gibi içindeki kini dışarı kusan insanımsılar var ülkemizde.

Bunun son örneğini, geçtiğimiz haftalarda sokak ortasında başörtülü hanımlara büyük bir hınç ve kinle saldıran gerici, yobaz, çağdışı, medeni olmaktan nasibini almamış insanımsının davranışlarıyla birkez daha görme imkanı bulduk.

Sarhoş olduğu için aklı davranışlarını kontrol edemeyip saldırıya geçmiş.

Kalbindeki nefret ve düşmanlık eminim ki çok daha büyüktür.

Her fırsatta kendi hayat tarzlarına müdahale edileceği korkusunu etrafa yayan böyleleri, başkalarının hayat tarzlarına saldırmaktan kendilerini geri tutmazlar.

Birlikte yaşamı tehdit eden böylelerinin bu tür insanca olmayan davranışlarına bütün bir toplum karşı durmalı, fırsat vermemelidir.