Düşüncesiyle, kıyafetiyle, konuşması, oturup kalkmasıyla samimi gâvur olanlara “Lekum dînukum ve liye dîn” Kafirun-6 / mealen ‘Sizin din edindiğiniz size, benim ‘Din’in bana’ demenin dışında bir şey demeyiz…

Bizim meselemiz; Kıyafetiyle/ görünüşüyle sureti Hak’tan gözüküp batıl’ı kendilerine din edinmişlerledir…

Bir semazen gibi bir eli yukarıda gök sofrasında, diğer eli aşağıda yer sofrasında hiçbir nimeti kaçırmayarak, yürürken başında at yelesi gibi sarığı dalgalandıran, cübbesiyle önüne çıkanı silip süpüren adam, bakıp kilisede papazların nikâh kıydığını görünce, ‘bizimde camilerimizde müftiler nikâh kıysın’ diye gökten düşen bir meteor gibi langadangalak gündeme düşer…

Bu meteor taşına yapışan destekçi dangalaklarda camilerin Kilise, müftülerin papaz, olmasını talep ettiklerinin farkında değiller…

Oysa hakikat; Birbiriyle evlenmek isteyip karar vermiş olan iki akil-baliğ / yetişkin insanı, herhangi üç yetişkin insan, derede, tepede Allah’ın arzının herhangi bir köşesinde evlendirebilir…

Toplum halinde yaşamanın sünneti gereği, neseplerin karışmaması için kayıt altına alma işi ise devletindir. Görevlendirdiği herhangi bir eleman kayıt altına alır. Tıpkı nüfus kütük kayıdı tuttuğu gibi…

Kalbi hastalıklı, zihniyeti gavur insanların, çakma ‘Kıyafet Müslümanlığı’ küçük köylü tilkilerin inanılmaz rant alanıdır.

Âlemlerin Rab’ı sanki onların terzisidir, onlara sanki ‘İslami kıyafet’ diye özel bir elbise biçmiştir. Tezgâh kurulmuştur, ‘Allahu Ekber eşarpları’, ‘Cihat köfte salonu’ , ‘ezan okuyan namaz kıldıran, kendi kendine kıbleye dönen seccade’, ‘miraç asansörleri’ vs. yersen her çeşit ürün servis edilir…

Oysa hakikatte Allah, insanı beden denilen bir ölçü ile yaratmış, isimleri öğretmiş, malzemeyi eline vermiş,  bir ustaya da teslim etmiş, sen kendi terziliğini kendin yap bakalım, hanginiz meslek erbabısınız sizi imtihan edeceğim demiştir…

Allah’ın muazzez ‘DİN’i, Modernist din tacirleri ile geleneksel din tacirlerinin sürekli gündemde tuttukları ortak ticari malları olan dinden beridir…

Piyasada, akademisyen hoca, şeyh, müftü, din adamı vs. ayaklarından arzı endam edenlerin kıyafetine, sureti haktan imiş gibi konuşmalarına bakanlar mutlaka biri tarafından aldatılabilir. Onlara bakmanın ve tanımanın ölçüsü, kıyafetleri ve bilimsel delillerle konuşmaları değildir.

Onları tanımanın tek ölçüsü, Allah’ın muazzez dini üzerinden kendilerine bir ekonomik, sosyal, siyasi menfaat sağlayıp sağlamadıklarıdır…

Bu itibar avcılarının tamamının hangi kıyafet ve söylem ile ortalığa düşerse düşsün, Allah’ın dinini menfaat karşılığı satmalarından, dinden ekmek yemelerinden dolayı zihniyetleri gâvur, kalpleri hastalıklıdırlar…

Yalnızca ‘İnsanlık meyvesi’ veren biricik ‘Din’ çınarını, kendisine musallat olan böceklere, parazitlere bakıp, kökünden kesip atanlar ahmaklardır…

Hakikati köklerinde/gelenekte saklı bu kutlu ağaç, yıllarca bedeni parçalandığı için ve kendisine musallat olan parazit kafadan bacaklılar yüzünden dallanıp budaklanıp yemiş verememektedir vesselam…