“Diriliş” müthiş heyecan verici, harekete geçirici bir kelimedir. TDK anlamı ile “Dirilme işi, canlanma”, “Yeni bir atılımla güç kazanma”, “Dinî inanışlara göre ölümden sonra dirilme, basübadelmevt”dir.

Dini ıstılahta “ölümden sonra dirilme, canlanma” , toplumsal manada ise “bir ferdin, toplumun veya bir medeniyetin hayat belirtilerini yitirip “ölü” hale geldikten sonra yeniden canlanmasını, hayat bulmasını, yeniden güç kazanması”nı ifade ediyor.

Allah  (c.c) Kuran’ı Kerim de kalbi katılaşmış, ruhen adeta ölmüş bir insan ve toplumun yeniden hayata dönmesini, ‘hayat kaynağı olan su/yağmur ile toprağın buluşarak, ölümünden sonra tekrar dirilmesine’ benzetir.

Hadid 16. Ayet: “İman edenlerin, Allah’ı anmak ve vahyedilen gerçeği düşünmekten dolayı kalplerinin heyecanla ürperme zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilmiş ve üzerlerinden uzun zaman geçip kalpleri katılaşmış kimseler gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu yoldan çıkmışlardır.”

Hadid 17. Ayet: “Bilin ki Allah, ölmüş toprağa yeniden hayat verir. Şüphesiz biz, düşünesiniz diye delilleri bir bir açıklamışızdır.”

Bakara 164. Ayet: “Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah’ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgârları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.”

Kuran’da değişik vesilelerle değinilen –cansız hale gelmesini takiben– toprağa yeniden hayat verilmesi örneğine, kalp diriliğinin birey ve toplum olarak insanın hayatiyet ölçüsü olduğuna dikkat çekilmesinden sonra yer verilmesi oldukça manidardır.

Böyle bir bağlamda, yakın planda gözlemlenebilen bir realite kanıt gösterilerek Allah’ın ölüye bile can verme kudretinin hatırlatılması, şöyle bir mesaj içermektedir: Bazı sebeplerle kalplerin kararmış, yüreklerin katılaşmış ve imanın küllenmiş olmasından ötürü ümit kesilmemelidir; zira Allah insanı hem birey hem de toplum düzeyinde kendisini yenileyebilecek bir varlık olarak yaratmıştır.

Yeter ki o, zihnini kendisine gösterilen deliller üzerinde düşünmeye, gönlünü de bunlardan çıkacak sonuçları kabullenmeye açık tutsun; gaflet bataklığında kaybolup gitmek üzereyken küçücük bir dikenin batmasını bile vesile edinip silkinebilsin, insan olma sorumluluğunun ve yüce yaratıcısı karşısındaki konumunun bilinci içinde kalbinde bir ürperti duyabilsin. (Kur’an Yolu Tefsiri C. 5 S.246)