Ne garip zamanlardan geçiyoruz böyle! Ne tuhaf insanlar görüyor ve ne acayip sözler işitiyoruz. Belki de ahir zamanda yaşamak bu demek işte. Biz de bunları işitmeye, görmeye ve yaşamaya tahammül etmek zorunda kalıyoruz.

Cemil Meriç “Bizim aydınlarımız din düşmanı değil, İslam düşmanıdır” diye söylüyor. Üzerinde tartışılır elbette. Onca söz de söylenir. Kimi kabul eder ya da kimi kabul etmez. “Neyse” der geçeriz belki. Zira düşmansa safı rengi bellidir zaten adamın. Kendi mayasına göre davranır, ona göre yaşar gider. Ama Cemil Meriç’in bu sözü söylediğinin üzerinden bu kadar fazla zaman geçmese de değişen bir şeyler var. Artık düşman gibi olmayanlar da İslam’a düşman.

Adam ilahiyat fakültesinde profesör ve çıkıp da İslam’a düşmanlığını ilan ediyor neredeyse. Yani bu bir garip hal. Dini anlatacak diye bekledikleriniz sizin mukaddesatınıza dil uzatıyor. “Bu kadar cehalet ancak ilimle olur” diye bir söz hatırlıyorum işte tam bu o. Sırtında kitap taşıyan merkep hikayesini bilmeyen yoktur. Tekrar anlatmayacağım. Ama öyle yani.

Birkaç gün önce sosyal medyada birinin şöyle bir şey yazdığını gördüm. Kim olduğunu hatırlayamıyorum affetsin. Şöyle sormuş “İlahiyatçı olmak için Müslüman olmak şart mı?” Yukarıda bahsettiğim gibi adamlara bakınca öyle değilmiş gibi duruyor işte ve böyle sorduruyor bir başkasına.

Arif Nihat Asya bize bir ders verir gibi şöyle söylüyor;

Bize bir nazar oldu cumamız pazar oldu

Ne olduysa hep bize azar, azar oldu

Ne şöhretten hastayız ne de candan hastayız

Ne ruhça ne vücutça ne de kandan hastayız

Avrupa’ya bir değil iki pencere açtık

Uzun yıllardan beri cereyandan hastayız

Batı, Batı diyerek eyvah hep batıyoruz