Türkiye’de tohum ithal ediyor muyuz?

Son zamanda normalleşmeye yönelik tedbirlerin gevşetilmesine rağmen henüz tam olarak bu salgını atlatabilmiş değiliz. Hepimizi evde kalmaya mahkûm eden Kovid-19 salgını, tarımsal faaliyetleri de tehdit etmeye başladı diyebilirim. Bu salgın sanırım bize “Millilik” kavramını tekrar net olarak hatırlattı. Hastalık dünyanın neredeyse tamamını etkisi altında tutarken, belki de kimsenin tahmin bile edemeyeceği bir ‘kıtlık’ olasılığını da çağrıştırıyor. Tüm dünya için beklenmedik bir biçimde gelişen bu olaylar eskilerde olduğu gibi tekrar milli tarımın gündeme gelmesine ve daha bir öneminin artmasına imkân sağlayacak gibi duruyor. Bu açıdan ülkemize bakacak olursak, daha düne kadar kendi kendine yeten bir ülke iken, tohum ithal eden bir ülke nasıl olduk, anlaşılması zor bir durum gibi duruyor.

Türkiye’de tohum ithal ediyor muyuz?

İthal tohum işinde kimin parmağı var? Acaba İsrail in bu konuda bir oyunu mu var? Türkiye bu süreçte tarım ürünlerinde sıkıntı yaşar mı? İşte tüm bu soruları Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Sayın Savaş Akcan’a sorduk. O da tüm samimiyetiyle belgeler göstererek cevap verdi. Ayrıca bu pandemi sürecinde online iş yapma becerilerimiz gelişti diyebilirim. Süreç iş hayatına darbe vurmuş gibi gözükse de aslında birçok kimse evinden işlerini yürüterek çalışmalarına devam ediyor. Biz de gazeteciler olarak toplantılarımızı online şekliyle aksamadan devam ettiriyoruz. İşte bir grup gazeteci ile birlikte Türkiye Tohumcular Birliği başkanı Savaş Akcan ile bu online toplantıyı gerçekleştirdik.

Önümüzdeki süreçte ulusal gıda egemenliği ön planda olacak

Bu virüs belası devam etse de etmese de önümüzdeki dönem, özellikle tarım ürünleri konusunda her ülkenin kendi yağıyla kavrulduğu ve kendi kendine yetmeye çalıştığı bir dönem olacak gibi duruyor. Tarım ürünleri bu dönemde çok değerli olacak. Tabii tarım deyince de akla hemen tohum ilk sırada gelmektedir. Özellikle bu dönemlerde tohumda dışa bağımlılık çok riskli bir durum olur ve bu şartlarda ülkelerin belini büker diye düşünüyorum. O zaman biz ülke olarak yerli ve milli tohuma ağırlık vermeliyiz. Bu süreç bize artık tarımsal üretimin hayati bir önemde olduğunu bir kez daha gösterdi. Buradan hareketle, ülkemizin mümbit topraklarında üretimi canlandırmayı, yeşil ve ekili alanlarımızın sayısını artırmayı ciddi düşünmemiz lazım.

“Küresel salgının getirdiği endişelere çözüm; milli tohum”

Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği (ECOSA) Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Akcan, “Bu pandemi süreci tüm canlıların sağlığını tehdit etmektedir, başlarda bir sağlık sorunu olarak görülen Kovid-19’un artık ekonomik, sosyal ve siyasi boyutları oluşmaktadır. Salgının etkilerini başta tarım olmak tüm sektörlerde yaşamaktayız. Uluslararası raporlarda, 55 ülkede 135 milyon kişinin gıda güvencesi açısından kriz seviyesinde ya da daha kötü durumda olduğu ve salgın nedeniyle bunun daha da artacağı vurgulanıyor. Küresel düzeyde ‘gıda milliyetçiliği’ olarak kabul edebileceğimiz, ülkelerin kendi stoklarını kontrol etmeye yönelik çalışmalara da öncelik verdikleri görülüyor” diye konuştu.

Ülkemizde tohum milliyetçiliği yapılmalı

Savaş Akcan, “ülkemizde tohumculuk sektörü daha çok genç bir sektördür. Bu nedenle Türk şirketlerinin sermayesi yabancı şirketlere göre daha zayıftır. Ulusal gıda egemenliğinin ön planda olacağı önümüzdeki bu dönemde çiftçilerimizden en önemli talebimiz, milli çeşitlerimizi kullanmalarıdır. Bu virüs zamanları bize ders olmalı ve Tamamen yerli sermayeli şirketlerin yurt içi gen kaynaklarından ıslah edip geliştirdikleri %100 yerli ve milli tohumlarımızı kullanmalıyız.” diyen ve ülkemizde üretilen tohumluk çeşitlerinin yabancı çeşitlere göre hiçbir eksiğinin olmadığını söyleyen Akcan, Tahıl ihtiyacımızın %70’ini, baklagillerin %97’sini, çayır-mera ve yem bitkilerinin %92’sini ve sebzelerin %60’ını karşıladıklarını, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı, pamuk ve patates gibi tohumluk açığı olan ürünlerde de gün geçtikçe milli tohum çeşitlerinin arttığını kaydetti. “Pazarın binde 8’i kadar bir İsrail ithalatı var. Anlatıldığı gibi tohumda yurt dışı, İsrail bağımlılığı söz konusu değil” dedi.

Bu süreçte Türkiye’de tarım konusunda alınan tedbirler yeterli mi?

“Mazot, enerji, gübre, işçilik gibi ana girdilerdeki artış bizlerin üretim maliyetlerini de artırıyor. Ancak biz bu üretim maliyetlerindeki artışları aynı oranda fiyatlarımıza yansıtmamak için yoğun bir gayretin içindeyiz” diyen ve küresel salgın sürecinde Tarım ve Orman Bakanlığı’nın aldığı tedbirleri değerlendiren Savaş Akcan, “Ülkemizde gıda güvencesi açısından kıtlık düzeyinde bir sorun yaşanmasını beklemiyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı ve diğer ilgili kurumlar salgının tarım ve gıdada olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik gerekli tedbirleri almaya devam ediyor. Burada önemli olan çiftçilerimizin daha çok gelir elde etmesini sağlayacak politikaların uygulanması, desteklerin artması ve çiftçilerimizin ürünlerinin değerinde satılacağını bilmesi gerekir, çiftçinin tarımdan kopmaması için 21 ilde belirlenen ürünlerin tohumlarının %75’inin hibe olarak üreticimize verilmesi gerekir. Hazine arazilerinin tarıma açılması gibi pilot projelerin de tüm Türkiye’de yaygınlaşmasını, girdi maliyetlerinin düşürülmesi için tüm imkânların seferber edilmesini, çiftçilerin borçlarının çok daha büyük bir kısmının yapılandırılmasını ve hatta silinmeli.” şeklinde konuştu.

Ülkemizde fidan üretimi

Sözlerine ülkemizdeki fidan üretimiyle ilgili bilgiler vererek devam eden Akcan, “Fidanda ise 2008 yılında 21 milyon fidan sertifikalı fidan üreten Türkiye, 2019 yılında bu rakamı 102,8 milyona çıkardı. 2019 yılında ihracatını 37,7 milyon dolara yükseltti. 2019 yılı fidan ithalatımız ise azalmaya devam ederek 2019 yılında 1,8 milyon dolarda kaldı. Türkiye ürettiği fidanların %40’ını ihraç eder konuma geldi. Türkiye sebze üretim sektörünün yüksek teknoloji ile üretilen modern fidelerle tanışması çok geç olmasına rağmen son 10 yılda üretimimiz tam 100 kat arttırdık. Türkiye 2019 yılında 4 milyar adet sebze fidesi üretti. Örtü altı sebze üretiminin fide ihtiyacının tamamını karşılıyoruz. 2019 yılında ithalatının iki katı, 80,4 milyon dolarlık ihracat yapan süs bitkileri sektörümüz ne yazık ki küresel salgın sürecinde çok büyük darbe yedi” dedi.

Türkiye krizi tarım açısından fırsata çevrilebilir

TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan, son dönemde tohumculuk sektörünün tarımın diğer alt sektörlerine oranla çok daha başarılı bir performans çizdiğini söyledi. Tohum, fide, fidan üretimleri ve dış ticaretinde yaşanan yükselişin sürdüğünü kaydeden Akcan, “Birliğimizin kurulduğu 2008 yılında 290 bin ton olan sertifikalı tohum üretimi 2019 yılında 1 milyon 135 bin tona yükseldi. Tohum ihracatımız ise aynı dönem içinde 70 milyon dolardan 168,4 milyon dolara yükseldi. Ayrıca değer olarak ithalat ile ihracat arasındaki fark 2019 yılında da kapanmaya devam etti. 91 ülkeye tohum ihraç ediyoruz.” dedi. Küresel salgının Türk tarımı için bir fırsat olabileceğini ve gerekirse Türk cumhuriyetlerde tohum üretilmeli diyen Akcan, “Avrupa’da tarımsal üretimin yoğun yapıldığı ülkeler, aynı zamanda Kovid-19’dan en çok etkilenen ülkelerdir. Yaş sebze-meyve başta olmak üzere Avrupa’yı biz doyurabiliriz, destek olabiliriz. Ancak, bunun için her zamankinden daha çok üretmek zorundayız.” diye konuştu.

kutu

Özet olarak, Savaş Akcan, Türkiye’de 841’i yerli 900 tohum sanayi firması bulunuyor. Artık İsrail’den yok denecek kadar az tohum ithal ediyoruz. Tohum gen bankalarımızda 63.000’den fazla tohum çeşidi var. Tohum ihraç etmeye başladık. 2019 Yılında yaklaşık 286 milyon dolar ihracat, 228 milyon dolar ithalat ve 56 milyon dolar da cari fazla verdik. Tohum konusunda spekülasyon yapanlara itibar edilmemesini, GDO’lu ürünlere karşı olduklarını ancak Hibrit tohumların GDO ile karıştırılmaması gerektiğini söyledi. Akcan, iyi yolda olduklarını ve çok yakın bir zamanda Milli tohumun tüm dünyada çok etkili olacağının müjdesini verdi.