Altını çizmek istediğim durum, kısa filmcilerin dertlerinden biri. Meşhur oyuncu ile çalışmadan önce ve sonra kendilerinin fikirleri de değişiyor.

Ülkemizde kısa film, gelişmekte olan bir alan. Evet, “gelişmekte olan” dedim. Zira memleket gibi son dönemde kendine geliyor.

Kısa film, uzun metrajdan önce basamak olarak görüldüğünden kendini bulması zaman alacak.

“Dünyada bu iş şöyle, böyle” edebiyatına girmeyeceğim. Dünyada elbette farklılık arz etmekle beraber kısa film ağırlığı diye bir şey var. Ancak meselemizi bir yere endeksleyeceksek, bu yine biz olmalıyız. Kısa filme kıymet verebilmemiz için birilerinin öyle yapıyor olmasına ihtiyaç duymamalıyız.

Neyse…

Kısa film önemli. İşlevsel olarak sinemacının kendini geliştirdiği ve kendini bulma sürecinde kısıtlı imkanlarla uygulama imkanı bulduğu bir alan olmasının ötesinde kısa film, bir anlatı türü. Edebiyat dalları içinde şiirin tuttuğu yer gibi belki. Hal böyleyken kısa filmi basite almak haksızlık olur.

Diğer taraftan, kısa filme önem vermenin sınırı da enteresan şekillerde zorlanıyor. Çok örneği olmakla beraber sadece bir emareye dikkat çekmek istiyorum; meşhur oyuncuların kısa filmlerde yer alması…

Profesyonellerin kısa film üretimlerinde yer alması elbette mühim. Ancak profesyonelin, kısa filmcinin rolünü çaldığı bir ortam da oluşmamalı. Misal, profesyonel görüntü yönetmeni, genç kısa filmciyi teknik görgüsü ile ezmemeli ve tahakküm oluşturmamalı. Oyuncuda da benzer fekat daha etkili bir manzara söz konusu. Kamera arkasında görev alanların yapıp etmeleri bir şekilde yönetmenin arzusuna evrilebilir. Ancak oyuncunun evrilmesi söz konusu olmuyor. Çünkü görsel olanı görsel olandan çeviremezsiniz.

Oyunculuk, yönetmeni yönetmemeli. Kısa filmde son dönemde sıkça rastladığımız bir durum, bu. Meşhur oyuncuların yer aldığı filmlerin en temel sorunu, diyebiliriz.

Ayrıca…

Meşhur oyuncuların yer aldığı kısa filmlerin öncelenmesi, ayrıcalıklı kabul edilmesi gibi bir durum da söz konusu. Festivallerde jüri iradesinin bu yönde seyrettiği de gözlemlenebilen bir resim. Filminizde meşhur bir oyuncu varsa, senaryonuz ve rejiniz vasat olsa dahi final ve ödül şansınız artıyor. Meşhur oyuncunun filmi birkaç adım öne çıkardığı durumlardan bahsetmiyorum. Meşhur oyuncuya torpil yapılmasından söz ediyorum.

Son dönemde çok fazla örneğini görüyoruz. Film ya da oyuncu ismi vermek olmaz elbet.

Altını çizmek istediğim durum, kısa filmcilerin dertlerinden biri. Meşhur oyuncu ile çalışmadan önce ve sonra kendilerinin fikirleri de değişiyor.

Yanlış anlaşılmak istemem. Elbette profesyonel oyuncunun kısa filmlerde rol almaması gerektiğini söylemiyorum. Aksine, oyuncunun set ve sanat tecrübesi kısa filmciye çok şey katar. Meşhur oyuncunun da bunun farkında olması gerek.

Kısa filmden de öte bir durum bu. İlk uzun metraj filmini yapan yönetmenlerde de benzer tabloyla karşılaşıyoruz. Hatta çok tecrübeli olduğunu düşündüğümüz yönetmenler de meşhur oyuncuya teslim olabiliyor.

Belki de ülkemizde bunun nadide örneklerinden biri Nuri Bilge Ceylan… Oyuncu camiasının en nadide isimlerini filmlerinde seyrediyoruz artık. Ve kamera arkası görüntülerde, oyuncularla sık sık tartışma yaşadığını görüyoruz. Çünkü o NBC. En meşhur oyuncular bile NBC’nin sözünün üstüne söz söyleyemiyor. Oysa NBC de ilk filmlerinde profesyonel oyunculardan uzak durmuştu. Hatta ailesi, yakın çevresi ve kendisi rol alıyordu. Sebebin ne olduğunu düşünürsünüz?

Demem o ki…

Kısa filmcilerin meşhur oyuncu merakı genellikle facia ile sonuçlanıyor. Bunun yerine iyi fekat meşhur olmayan oyuncular tercih edilmeli. Karşılıklı bir gelişim söz konusu olur. Yönetmenin “ezileceği” kimse olmaz. Sette bir iktidar sorunu yaşanmaz.

Kısa film önemli…

Sette her kim yer alırsa alsın, bunun farkında olmalı ve yönetmenin icra alanına halel getirmemeli.