Her şeyi güzel görmek gibi bir derdimiz yoktu da güzeli görmek gibi bir derdimiz vardı, bu böyle bilinemedi. Bilinemedi her şeyin başı yol yordamdı, sonu da kimseler anlamadı.Anladı ama kim nerde nerede kiminle, kendi nerde nereden biline!

Binbir tezahürü olsa da hakikatin, kaynağı aynıydı akan nehrin. Tüm sesleri toplasan, sonra ayırsan tüm sesleri; dalga sesi, yağmur sesi, çocuk sesi. Yahut karıştırsan âlemin renklerini, sonra da ayırsan tüm renkleri; maviye yeşile kırmızıya. Döneceksin dairenin başına, başlangıç noktasına.

Itrîne söylemek istediyse Neva Kâr’da, ondan başka bir şey söylemedi Sinan Süleymaniye’de.Nihayetinde biri sese can verdiydi, diğeri de taşa. Kuşlara inanıldı da kuşun evi oluverdi, köşkü, sarayı. Kuşun hakkı vardı göz hakkı, evin eve hakkı, nispeti.Ev yuvaydı, sığınak, tutunduğu dal. Tutunduğu dalı kıran cellatlar, cana kıyanlar…

İnsan uzaktakine yakındı da yakındakine ırak, başkaları için yaşardı başka olamayan en başta.

Bir rengi dahi olamadı renkten renge bulanan, bulunduğu kabın şeklini alan sıvılar! Aslını unutalı çok oldu da döndü durdu savruldu bir meskeni dahi olamadı. Eşi benzeri çoktu da içlerinden kendini bulup çıkaramadı. Kimi görse başkası sanamadı. Gördüklerine inandı da inandıkları sakladığı yerde kaldı. Bir hoş temaşadan geriye ne kaldı?

Çiğnenmekten tadı kaçtı, şimdi sıradan herkesler gibi. Gibisi de yok, aynelyakin. Bir kibrit çaktı da saman alev aldı, yandı bitti kül oldu. Bir cılız üflemeyle ne olur derken olan oldu.

“Aramakla bulunmaz; lakin bulanlar arayanlardır.“Ya durmalı şu kargaşada biraz durmalı. Ya koşmalı bir trenin peşinden başka coğrafyalarda  aramalı.Ya inmeli bir mağaraya, ya çıkmalı bir kuleye. Bir tambur sesi dinlemeli, bir neye üflemeli.Bir seslenen olsaydı da sesin peşine düşseydi.Sese köle olsaydı kırk yıl, elli yıl.Yıllar geçip gözünü bir mağarada açsaydı da adı Ashab-ı Kehf’leanılsaydı…

Çiçeğin dahi küseni vardı dokununca incineni, içine çekileni.Dağ taş kabul edememişken insana sırtlanan yükü, insan dünya ağrısından neden incinmesin ki?Hata payı en çok onun hakkıyken, bu böyle bilinemedi.Yaptıkları görülmedi de yapamadıkları hep hesaba çekildi.

Büyüteçle bakıldı herbir şeye, olduğundan fazla, haddinden çok fazla. Haddinden çok fazla konuşuldu, susuldu haddindenfazla.

Kıyasıya rekabet yaşandı dünya arenasında, insanı insana kıydırırcasına.Ne kıyımlar yaşandı da bir deniz kenarında, deniz kahrından ikiye ayrıldı.Ne kıyamet sahneleri yaşandı gündelik telaşların altında…

Binlerce enkazın üstünde artık ne büyüyebilir?Ne beklenebilir artık rakamlardan, toplanıp ölçülebilenlerden?Ele avuca sığabilir mizaman bir duvarda öylece asılı durabilir mi? Bir yanıyla dost bir yanıyla düşmanken zaman ne beklenebilir artık rakamlardan?