Asım Gültekin ağabey anısına…

Geçen hafta Yazar Asım Gültekin ağabeyin vefatı üzerine bir yazı kaleme almıştım. Bu yazımı da onun anısına yazmak istedim. Öyle ki Asım ağabey kelimeler üzerine çok kafa yoruyor, Karar gazetesindeki birçok yazısını ve çıkarmış olduğu bazı kitapları bu titizliği çerçevesinde oluşturuyordu. Bir yazısında kelimeler üzerine şöyle der:

“Kelimeleri ek, kök ve zamanla kazandıkları anlamlar üzerinden anlamaya çalışma çabasını küçük görmemek gerektiğini düşünüyorum. Hatta bu çabanın bir kelimeyi sadece bulunduğu dilde göründüğü hali ile ele almakla yetinmeyip o kelimenin başka dillerdeki karşılıklarını da göz önünde bulundurmaya çalışmayı de içermesi durumunda karşılaştırmalı kelime tahlilinin bize farkındalığımızı zenginleştirme anlamında birçok kapı açabileceğini görmek gerek.”

Asım ağabey çok haklı. Kelimeleri anlamaya çalışmak benliğimizi ve yaşamı anlama gayreti olarak düşünüyorum. Bugünün kelimesini ele alalım. Uzun zamandır kurban kelimesinin görünen anlamını bilir fakat neden bu kelime üzerine kafa yormadığımız noktasında da üzülürdüm.

Kurban bayramının son günündeyiz. Kurban kesmeye durumu olanlarımız kurbanlarımızı kestik. Paylaştık. Bir arada olduk, sıla-ı rahim yaptık. Sağlığımıza ve sosyal mesafemize dikkat ederek çocukları ve yaşlılarımızı unutmadık. Fakat tüm bu ibadetleri yaparken bizi nereye götürdüğünü ya da nereye gitmemiz gerektiğini düşündük mü?

Kurban bayramının hissettirdiklerini düşünürken kurban kelimesi üzerine durup düşünelim. Kurb kelime kökünden gelen kurban; Arapça, İbranice, Aramice ve Süryanice dillerinde aynı anlamdadır. Bu dillerde ortak bir anlam barındırmasının coğrafi olarak mutlaka sebepleri vardır. Kurban ilk olarak baktığımızda yakın olma ve yaklaşma anlamlarına gelir.

İkinci anlamına baktığımızda hediye etmek ve adak sunmak anlamını görmekteyiz. Kurban kelimesini Müslümanların ikinci anlamında kullandığı ama ilk anlamını açığa çıkarmadıklarını görüyoruz. Halbuki Kur’an-ı Kerim’deki şu mesaj bizleri ilk anlamını anlamamıza teşvik ediyor:

“Kurban ettiğiniz hayvanların ne etleri ne de kanları asla Allah’a ulaşmaz; sizden O’na ulaşacak tek şey, takvadır.” (Hacc, 37)

Kurban kelimesinin yakın olma ve yaklaşma anlamını taşıdığımızı belirtmiştik. Allah’a yaklaşmanın mı kullar arası yakınlığın mı bir çağrısıdır? Ben iki yakınlaşmanın da vesile kılındığı düşüncesindeyim. Mahallenizde uzun zamandır görmediğiniz komşunuzun çocuğuna şeker ve et ikram etmeniz yakınları daha yakın ederken uzaklardaki ailenizin yanına Kurban vesilesiyle gitmeniz de uzakları yakın edebilmektedir. Bu yakınlaşmayı sınıflar arası bir yakınlaşma olarak da görmek mümkün tabi ki. İhtiyaç sahibi yakınlarınıza ya da hiç tanımadığınız kişilere ulaştırdığınız “pay-lar” yakınlaşmamıza ve birlikteliğimize vesiledir elbette.

Kurb kelime kökü de yakın olma, yakınlık ve akrabalık gibi anlamlara gelmektedir. “Kurban olurum sana” diyen bir Anadolu insanı mecazi bir şekilde senin için ölürüm ya da Allah’a canımı vermeye hazırım demek istese de senin yakınınım ve bu yakınlığım ahirete kadar sürecek de demek ister.

Yakınlık neden bu kadar önemlidir? Allah neden bizim karşılıksız yakınlıklar kurmamızı ister? Kurban kesmek yakınlaşmaya nasıl vesile olur?

Tüm bu soruları kelimenin hissettirdiği duygularla tekrar tekrar düşünmek gerek.

Bayramınız bayram olsun.