Geçen haftaki yazımızda diyet yapmanın kısa ve uzun vadede vücudunuza nasıl zarar verdiğini anlattık. Ancak mesele burada bitmiyor. Çünkü bu konuda toplumda magazine dayalı, bilimsellikten uzak haberler çok yaygın.

“Tamam anladım, ben diyet yapmıyorum. Ama şöyle bir beslenme tarzına geçtim”’ diyenlere bir bakıyorsunuz ki, uyguladığı şey yine bir diyet modeli. Sadece adını koymamış! “Hamur işleri yemiyorum, karbohidratı kestim. Izgara et ve sebze ağırlıklı besleniyorum. Harika kilo veriyorum!’’ cümleleri size de çok tanıdık gelebilir. Bu modelde, birbirinden çok az farklılıklar taşıyan birçok diyet modeli var. Ne de olsa, beslenme konusuyla uzaktan yakından ilgilenenlerin, hemen kendi soyadıyla bir diyet furyası başlatması çok popüler günümüzde.

Evet, bu yöntemlerle kısa vadede kilo verebilirsiniz, fiziki görünüşünüz değişebilir. Ancak, vücudunuzun içinde, organlar ve sistemler üzerinde bu tarz beslenmenin nasıl etkileri var, buna bakalım…

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, hayvansal protein ağırlıklı beslenmek, vücudunuzda daha çok toksik madde ve atık madde oluşmasına sebep olur. Bu da vücudunuzun toksin temizleme mekanizmalarının daha çok çalışması anlamına gelir. Hayvansal proteinlerin (et, süt, yumurta gibi) vücuttaki yıkım ürünleri birtakım asit (ürik asit vb.) maddelerdir. Asit maddelerin fazlası, vücut iç ortamı için tahrip edicidir. Ayrıca vücuttaki iltihaplanmayı da arttırıcı etkisi vardır. Dolayısıyla vücuttan uzaklaştırılması gerekir. Ancak bu asit maddeler olduğu gibi atılmaz. Vücuttaki bir takım dengeleme sistemleri (karaciğerde ve böbreklerde bulunan) tarafından tahrip ediciliği azaltılarak boşaltım sistemlerine gönderilir ve buralardan atılır. Kısaca, hayvansal proteinden fazla beslendiğinizde, hem karaciğerinizi hem de böbreklerinizi daha çok yorarsınız. Artan asidik son ürünler bazı dokularda birikerek taş oluşumuna da yol açabilir. Fazla ürik asit eklemlerde birikir ve eklemlerin yapısını bozar. Bu aşamada artık Gut hastalığı başlamış demektir. Vücutta artan iltihaplanma, bağışıklık sistemini olması gerekenden daha fazla uyarır. Buna bağlı alerjik şikâyetleriniz de artmaya başlar.

Yüksek oranda proteinle beslenmenin etkileri sadece bu kadarla kalmaz. Vücudunuzda sizinle birlikte yaşayan bakteri topluluklarını yani mikrofloranızı da olumsuz yönde etkilediği yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur. Hayvansal proteinler, bağırsak mikroflorasında kokuşma yapan bakterileri arttırır. Ve dolayısıyla bu bakterilerin oluşturduğu zararlı maddelerin de artmasına sebep olur. Oluşan bu toksik ve zararlı maddelerin, iltihabi bağırsak hastalıkları ve özellikle kalın bağırsak kanseri riskini arttırdığı bilinmektedir.

Bağırsak mikroflorasının dengesi, safra üretimi ve vücuttaki safra döngüsü ile de çok yakından ilişkilidir. Safra problemlerini karaciğerden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Çünkü safra karaciğerde üretilir. Dolayısıyla mikrofloradaki bozulma, safra problemleri, safra taşı oluşumu, kabızlık gibi şikâyetleri de beraberinde getirir. Bu şikâyetler ve iltihabi durumun artması, kan şekeri dengesizliklerine yol açar. Bu da ilerleyen dönemde insülin direnci ve diyabete zemin hazırlar.

Bütün bu bilgiler ışığında şunu açıkça anlamak gerekir ki, ızgara et ve sebze modeli beslenme sizi fazla kilolarınızdan kısa vadede kurtaracak gibi görünse de, aslında vücudunuzdaki iç dengeleri birçok yönden bozmaktadır. Dolayısıyla neyi neden yaptığınızı bilmeden ezbere, magazin haberlerle sağlığınızı tehlikeye atmaktan uzak durmak en akıllıca seçenek olacaktır.

Yazarın web adresi: www.emineakin.com