2019 yılı geçmişte kaldı. 2020 yılı yeni umutlarla önümüzde.

Her yeni başlangıç yeni umutlar fısıldar bize.

Umut yitirmemiz gereken en son şey olmalıdır.

İnsan ekmekle doyar; ama umutla yaşar.

Ülkem insanının umutlarını yeşertecek girişimleri çoğaltmak, insanımızı umutla beslemek lazım.

Geçmiş ibret almak için geride kaldı; şimdi ve geleceğe emin adımlarla yürüme zamanı.

Geçmişe takılıp kalmadan, ayaklarımız şimdiye sağlam basıp, geleceğe daha güçlü ilerlememiz lazım.

Tüketmeye değil, üretmeye talip olmak lazım; zira sürekli tüketenler tükenir.

Ülkem insanının derdine çare, ezilenlerine arka, horlananlarının yanında, itilenlere destek, adaletsizliğe uğrananların arkasında olmak lazım.

İdeolojik kaygıların değil, insani yaklaşımların ön planda olması lazım.

Birbirlerimizin saçına, sakalına, giyim kuşamına, düşüncesine ve inancına bakmaksızın, ahlaki ve insanca davranış modelini yaygınlaştırmamız lazım.

Tefrikaya değil birlik ve beraberliğe daha çok vurgu yapmamız lazım.

Bu ülkenin menfaatleri için ortaya konan her güzel girişime destek; her güzel eyleme arka çıkmak lazım.

Çünkü yerli olmak, milli olmak bunu gerektirir.

Bu ülkeyi ülke yapan, bizi millet kılan değerler ne ise o değerlere sımsıkı sarılmak lazım.

Daha çok çalışmalı, üretmeli, ortaya değer ve emek koymak lazım.

2020 yılının ülkemiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.

Unutmayalım; güçlü ülke, fertleri güçlü ve refah içerisinde yaşayan, adaletli gelir dengesini kurmuş milletle olur.

Unutmayalım; biz güçlü olursak, dünyanın mazlum ve mağdurları da güçlü olur.

Yerliler ve yersizler

Ne çekiyorsak yersizlerden çekiyoruz.

Yersiz olmak, ayağını bastığı yere yabancılaşmakla mümkündür ancak.

Yerli yersiz herşeye karşıdır bunlar.

Yersizler için ülkenin ve milletin menfaati değil, kendi ideolojik kaygıları ön plandadır.

Bu tipler hizmet üretmezler; hizmet üretenlere de engel olur, karşı çıkarlar.

Yersizlerin bir dikili taşları olmaz.

Yersizlerin hizmet etme gibi bir kaygısı da yoktur.

Onlar için varsa yoksa üretilen hizmete laf atmak, karalamak ve yok saymak en büyük başarılarıdır.

Amaçları üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir.

Ülke ve milletin menfaati için ortaya emek konur, bir şeyler üretilir; fakat bu tipler kırk dereden su getirir, ne emeği ne de üretileni görürler.

Aşağılık kompleks hastalığna yakalanmıştır bunlar.

Ayaklarını bastığı yerde, beslendiği toprakta bir ayrık otu gibi çıkarlar bu tipler.

Bir ihsanları yoktur; ancak gölge ederler, gölge olurlar.

Türiye’nin yeni otomobili TOGG üzerinden yapılan tartışmalar bunları hatırlattı bana.

Sevgili yersizler; ya hayır konuşun, ya da susun.

Bu milletin yakasından düşün Allah aşkına.