Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı ile başlayan savaş, yaklaşık bir aydır geniş bir alanda devam ediyor. Azerbaycan ordusunun başlattığı karşı saldırıda 28 yıldır işgal altında olan yüze yakın yerleşim yeri kurtarıldı. Yani Ermenistan’ın planları hesapladığı gibi gitmedi, rüzgar aleyhine döndü.

Yukarı Karabağ’ın işgal altına girmeye başladığı 1991’li yıllarda Azerbaycan devleti henüz daha yeni bağımsızlığına kavuşmuş, ne yeterli askeri ne de düşmana karşı koyacak kâfi düzeyde silahı vardı. O dönemde Cumhurbaşkanı olan Ebulfeyz Elçibey, başta Türkiye olmak üzere, dünyadan yardım istemiş fakat bu çağrıya hiçbir yerden cevap alamamıştı. Arkasına Rusya’yı alan Ermenistan, çok da zorlanmadan Yukarı Karabağ’daki Azerbaycan topraklarını işgal etmişti.

Fakat zaman çok şeyi değiştirdi. Azerbaycan, hem ordusunu en iyi şekilde eğitti, hem de silah ve teçhizatını modernize etti. Yani bugünkü Azerbaycan’ın 28 sene önceki aynı devlet olmadığı şu anda yaşanan savaşta görülen performanstan da bellidir. Bunu Ermenistan da yaşayarak anlamış oldu.

Fakat bu süreçte değişmeyen tek şey, Ermenilerin barışta ve savaşta masum sivilleri hedef alarak zayiatın boyutlarını genişletme gelenekleridir. 1991-93 yılları arasında Karabağ işgali süresince Ermeni askerlerinin hedeflerinin siviller olduğuna dünya şahit olmuştu. Hocalı katliamı bunun en büyük örneğidir. 2016 yılında vuku bulan dört gün savaşları ve temmuz ayı başında yapılan Tovuz saldırısında da hedef yine sivillerdi.

27 Eylül’de Azerbaycan’a ilk saldırıyı başlatan Ermeni ordusunun yine hedefi yataklarında uyuyan masum kadınlar, çocuklar, yaşlılar, velhasıl siviller oldu. Onlarca masum insan ne olduğunu dahi bilemeden bu hayata veda etmek zorun kaldı. Gence’de sivil alanlara yapılan saldırıların TV ekranlarına yansıyan görüntüleri yürek dağlayıcıydı. Tüm bunlara karşı “medeni dünyanın” tepkisi beklendiği gibi Ermenistan’a ses çıkarmama ve saldırılara başarılı bir şekilde karşılık verdiği için neredeyse Azerbaycan’ı suçlu olarak göstermek oldu.

Ermenistan’ın son yıllarda dikkat çeken aşırı silahlanması ve fırsat buldukça Azerbaycan’a saldırması sıradan bir gelişme değildir. Bu ülkenin arkasında her şartlarda Rusya’nın yanında Fransa, AB ülkeleri, ABD, İran, bazı Arap ülkeleri velhasıl Türkiye’nin bölgede güç kazanmasını istemeyen devletler ve PKK gibi terör grupları vardır.

Ermeni saldırılarının başladığı daha ilk günlerden itibaren Ortadoğu’dan çok sayıda silahlı grupların Ermenistan tarafına geçtiği basında da yazılmaya başlanmıştı. Son dönemlerde esir olarak ele geçirilen Ermeni askerlerin itiraflarından da anlaşılacağı gibi bu gruplar içinde en dikkati çeken, çok sayıda PKK’lı teröristin Ermenistan adına Azerbaycan’a karşı savaşmasıdır.

PKK, DAEŞ ve PYD gibi örgütlerin sivilleri öldürme ve yok etme gibi konularda ne kadar maharetli oldukları, kundaktaki çocukları bile hedef aldıkları bilinmektedir. Bu nedenle savaşın başından beri sivil yerleşim yerlerini hedef alan Ermenilere, bu konularda benzer tecrübe ve birikimlere sahip bu terör örgütlerin de katılması, bölgede daha yıkıcı etkilere yol açacaktır.

Osmanlı son döneminden itibaren Anadolu insanının yaşadığı Ermeni mezalimi tüm gerçeklikleriyle hâlâ hafızalarda yaşamaktadır. Yaşlı, çocuk ve kadın katletmede yetenekli olan terör gruplarının ve bilindiği kadar da Ermenistan’ın, savaşı kaybettikçe sivil alanlara daha çok zayiat verecek olmasından endişe duyulmaktadır. Her şeye rağmen Azerbaycan Karabağ’ı Ermeni işgalinden kurtarmaya kararlı görünmektedir.