Amerika, tarihinde pek ender görülen “protestolarla”, daha doğru tabirle bir “isyan hareketi” ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu isyan hareketi, “ülkenin kadim sorunu” olan “siyahîlere karşı yapılan ayrımcı davranışların” sonuçları gibi görülse de gerçekte ağır yaşam mücadelesi ve sistem karşısında kendisini ezilmiş hisseden Amerikalıların öfke patlaması veya sisteme başkaldırılardır.

Her şey Minnesota eyaletinin Mennapolis kentinde 46 yaşındaki Afrika kökenli siyahi Amerikalı George Floyd’un dört polisin şiddeti sonucu öldürülmesi ile başladı. Polislerden üçü etrafta biriken kalabalığı engellerken, birisi de, yakaladıkları Floyd’un boğazına dizleri ile çöküyor. Floyd can çekişirken ve “Nefes alamıyorum” diye inlerken cani polis elleri cebinde rahat tavırları ile dikkati çekiyor. Yaklaşık dokuz dakika süren işkence sonucu Floyd daha fazla dayanamıyor ve hayata veda ediyor.

Polis şiddeti ile siyahi Amerikan vatandaşlarının öldürülmesi, Amerika‘da çok sıradan olaylardır. Floyd’a yapılan kötü muamelenin bir anda “bayraklaşması” ve isyana dönüşmesi, bu hunharca cinayetin cep telefonu kamerası ile dünyaya servis edilmesi ile başladı. Bu görüntülerin yayılması ile Amerika’da siyah veya beyaz, sistem karşısında kendisi ezilmiş olarak gören Amerikalılar sokaklara döküldü. On gün geride kalmasına rağmen, protestolar Amerika’nın neredeyse tüm eyaletlerinde hala devam etmektedir. Hatta Amerika sınırlarını da aşarak İngiltere, Fransa ve daha birçok ülkede protesto olayları yaşanmaktadır.

Protestolarda öne çıkan elbette daha ziyade siyah Amerikalılardır. Siyah Amerikalıların kökenleri Afrika’dır. Bunların ataları, Sömürgeci batılı devletlerin Afrika’dan silah zoruyla, hayvan muamelesi ile gemilerle Amerika’ya getirdikleri mazlum insanlardır. Modern Amerika, hukuksuz ve köleleştirilmiş bu siyah insanların omuzlarında yükselmiştir. Haliyle bugün Amerika’da her alanda kendini hissettiren ırk ayırımının temeli yüzeyde değil çok eskilere dayanmaktadır. Daha yakın bir zamana kadar Amerika’da okullar, otobüsler, hastaneler gibi kamusal alanlarda ırk ayırımı bariz şekilde hayatın bir parçasıydı.

Irk ayırımının yanında Amerika toplumunda belirli şanslı bir kesimin dışında kalan ekseriyet de, yaşam koşullarının ağırlığı karşısında kendilerini ezilmiş olarak görmektedirler. Ağır hayat şartları altında insanların büyük kısmı sadece hayatta kalmak için çalışmakta ve “homeless=evsizler” çoğalmaktadır. Son Kovid-19 salgınında da görüldüğü gibi Türkiye’de bedava olan sağlık giderlerinin Amerika’da bir servet değerinde olması her şeyi açıklamaktadır.

Amerika, bir kıvılcımla öfke patlamasına sahne olurken, Başkan Trump’ın kilisenin önünde elinde İncil ile “Hıristiyanlığın hamisi” pozları vermesi, protestoları yatıştırıcı mesajlar vereceği yerde attığı tweetlerle yangına körükle gitmesi ileride çok konuşulacaktır. Amerikan devletinin gittikçe otoriterleşmesi, ırkçı ve mezhepçi yaklaşımlar bundan sonra Amerika’da protestoların çoğalacağını göstermektedir.

Bu protestolarda “yağmacılığı ve şiddeti sizden öğrendik” diye haykıran Aktivist Tamika Mallory’in dünyada takdir toplayan sözleri dikkate değerdir. Mallory “İşinizi yapın. Bu ülkeyi olması gerektiği gibi herkes için özgür hale getirin. Siyahî insanlar özgür değil ve bundan yorulduk. Bize yağmalamadan bahsetmeyin. Yağmacı olan sizlersiniz. Amerika siyahi insanları yağmaladı. Buraya geldiklerinde Amerikan Yerlileri’ni yağmaladılar. Eğer bizden daha iyisini bekliyorsanız, önce siz bunu yapın!”

Şimdiden sonra ekranlardan Amerikalıların “özgürlük mücadelelerini” çokça seyredeceğiz. Soykırıma uğrayan Kızılderililerden, dışlanan siyahî Amerikalı ve ezilmişlere kadar mazlumların öfkesi tüm Amerika’yı kuşatacaktır.

“Rahat nefes almak” herkesin hakkı olmalı.