İttifaklar, ortak değerler üzerine kurulur. Bu değerler menfi veya müspet nitelikleri haiz olabilirler. Mevzunun gerekliliği, müspet değerler üzerinden faydalı ittifaklar kurmaktır.

Fakat, mevcut dünya düzeninde görülen ittifaklar ‘’ortak nefret’’ üzerinden kurulan ittifaklardır. Ve maalesef ‘’ortak nefret’’in oluşması ve bu değer üzerinden müttefik bulması çok daha kolay oluyor. Hiçbir değeri örtüşmeyen ülke ve grupların dahi bu kadar kolay ittifak etmesi bu iddiaya delalet eder.

Global toplum refleksi artık güçlü olana meylediyor. Güçlü olanı belirleyen faktör ise güçlü ittifaklar unsuru oldu. Sistem, ittifaklar kurmak için ortak değerler üretmeye başladı. Lâkin değerler piyasasında ittifak talebi çokça bulunurken; bu ittifak talebini karşılayacak kadar ‘’müspet değer’’ arzı mevcut değil.

Ortak değer olarak iyiyi üretmek için uzun bir zaman gerekiyor. 21. yüzyılın bu toplumunun aksiyolojik ihtiyacı bu kadar sabırlı olmayabilir. Çünkü toplum değer istiyor. Hemen şimdi istiyor. Güçlü olmak için iyi veya kötü ortak bir değere ihtiyacı var.

Arz, talebi karşılayamayınca; üretimi çok daha kolay olan ortak nefret hızla seri üretime geçiyor. Artık toplumsal hareketler ve “amaçlı topluluklar’’ın stratejileri ortak nefret üzerinden kuruluyor. Güçlü ittifak için gereken “ortak nefret’’ yok ise; yeni bir ortak nefret yaratılıyor.

Belli bir grubun veya kişinin hoşnut olmadığı ve çatıştığı bir başka grup veya kişi üzerinde tasarruf imkânı doğuyor. Karşıdaki kişi üzerinde üretilecek ortak nefret veya var olan bir farklılık ile o kişi veya grubun toplum tarafından dışlanması sağlanabiliyor.

Süregelen bu hâlin götürüsü çok daha ağır oluyor. Toplum vicdanı o kadar yara alıyor ki artık toplum, vicdanını kaybetmeye başlıyor. Ve nihayet ortak nefret değeri parabolik olarak artmaya başlıyor. Bu da yaşanılmaz ve katlanılmaz bir dünya demek.

Bu düzenin bu kadar başarılı olmasının sebebi ise bizlerin ayırt etme gücünden yoksun kalmasıdır. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırt edemiyor olmamızdandır. Önümüze getirilen her ortak değeri “iyi’’ veya “kötü’’ ayrımı yapmadan kabul etmemizdendir.

Bu illetin çaresi ise, Yaradan’ın verdiği ve kullanmamızı emrettiği akıl ile düşünmemizdir. Ve bu düşüncelere göre amel etmemizdir. Amellerimizde rıza-i ilahi’yi aramamızdır…