“Uzun bir aranın ardından yağan kar tüm yurdu etkisi altına aldı. Kar renkli görüntüler oluştururken araçlar…”

Zannediyorum yukarıdaki cümleyi bugünlerde haber bültenlerinde sık sık dinleyeceğiz. Kışın kar yağması normal bir doğa olayı olsa da coğrafyamız normal doğa olayları yaşamıyor. Nihayet karın yağması içimizde tuhaf bir ferahlık doğurdu. Bu ferahlık öyle ki insanlığımıza ve güzel yanlarımıza olan özlemimizi hatırlatıyor.

Kar yağışının bende oluşturduğu bazı duygular üzerinde durmalıyım diye düşündüm.

Eskişehir’de doğup büyümüş biri olarak kışları yağan karın anlamı bizde büyüktü. Gurbette olan, her zaman gelmeyen ama geldiğinde de eli dolu gelen yakın akrabamız gibiydi.

Bu kar yağışı buruk biraz da sıcak. İlk defa bir kar yağışında Vali beye “Vali amca ne oluuuur…” diye yazan çocuklar yok. Hatırlıyorum çetin geçen bir kış günüydü. Gece yatarken ES TV’nin alt yazı bandına bakmış tatil haberini görememiş ve keyifsizce uyumuştum. Sabah kalktığımda kahvaltımı yapıyor ve ES TV’nin alt yazı bandını kontrol ediyordum. İşte işte dedim geçiyor alt yazı. Yine hüsrandaydım. Eskişehir’in ilçelerinin sıralı bir şekilde yazıldığını ve merkezde herhangi bir tatilin olmadığını görmüştüm. Kendimden daha ağır olan sırt çantamı aldım ve 500 metre ötedeki okula geldim. İlk dersi yaptık ve o da ne öğretmenlerimiz okulun tatil olduğunu söylediler.

Tam olarak dikkat çekmek istediğim yer burası, böyle çok komik olaylar olurdu. Belli bir yaşa geldik, işe gitsek ve bugün iş yok deseler, çok bozulmaz mıyız? Çocukken hiç bozulmuyorduk. Aslında bizler ilk fırsatta okuldan kayış atacak çocuklar değil de yaşam sevinciyle doluyduk. Daha çok çocuk olmak için tatil isterdik. Kar; sevinç, aile, leğenle kaymak, kardan adam, okul, kar topu, karda şakalaşma gibi şeyleri anımsatır.

Yaşımız ilerlediğinde karın anlamı da değişiyor. Ergenlik çağlarımda şiirsel olmadı aslında kar tam anlamıyla soğuktu. Uzun uzun semtin delilerini ve kedilerini düşünürdüm. Kar bu kadar soğuksa, soğukta kalanlar der boğazım düğümlenirdi hep. Yapabildiğimizin ötesine geçemezdik.

Daha sonra müzik ve edebiyatın ahenkli bir şekilde ruhumda yer edişi karın yağmasını da daha anlamlı kıldı. Çocukken hafızamda kalan her bir kar tanesiyle meleklerin yer yüzüne indiği meselesi de kafaları çok karıştırmıştı. Az anlamamıza rağmen Cenab Şehabettin’in Elhân-ı Şitâ şiirini çok sevdik. Kışın ezgisel bir şey olduğunu ve dansını seyrediyorduk. Daha sonra Sezai Karakoç’un Kar şiiri de vurucu geldi.

Bugünlerde ise karın beyazlığıyla bizim masum tarafımızı bir teşbih terazisine koydum. Müthiş bir uyum. İkisi de Allah’ın ayeti ve birbirlerine çok ihtiyaçları var. O saflığı ve masumluğu arayıp tefekkür etmeye çok muhtacız.

Karlı filmler

İnstagramda yapılan paylaşımlardan vaktimiz kalırsa belki karlı birkaç film iyi gelir. İki soğuk önerim var. İlki Alejandro Iñárritu’nun yönettiği, 2016 yılında gösterime giren Diriliş filmi. Leonarda DiCaprio’nun inanılmaz oyuculuğunu görmelisiniz. İkinci tavsiye filmim ise Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği Kış Uykusu filmi. Filmde Haluk Bilginer ve Demet Akbağ’ın destansı oyunculuklarına ve Kapadokya’nın eşsiz manzarasına kapılacaksınız.

Türkiye’nin dijital kültür sanat gazetesi

Esenler Belediyesi tarafından kültür sanat gazeteciliği alanındaki eksikliği doldurma amacıyla hazırlanan “Litros Sanat” adlı dijital gazete okurlarıyla buluştu. “Türkiye’nin Dijital Kültür Sanat Gazetesi” sloganıyla yola çıkan gazetede, kültür sanatın her alanından haberler, köşe yazıları ve röportajlar sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. Gazeteye litrossanat.com adresinden ulaşabilirsiniz. Gazetelerimiz ilk fırsatta kültür sanat alanını gazeteden makaslarken dijital bir kültür sanat gazetesinin çıkıp bu alanı öldürmeyeceğiz demesi gazetecilik ve kültür sanat anlamında büyük kazanım olduğunu düşünüyorum.