Türkiye son yılların en fazla ısı değişiminin yaşandığı bir mayıs ayı geçirdi diyebiliriz.

Bu ayın 15 ile 24’ü arasında ülkemizin büyük bir bölümü kavurucu sıcaklıkları da yaşadı ardından kar yağışını da görerek don ve kırağıyı da yaşadı.

Örneğin Adana 75 yıl aradan sonra ilk defa mayıs ayında 52 derece sıcaklık ile kavurucu bir gün geçirdi.

Hava sıcaklıklarındaki bu değişim çiftçinin tarladaki ürünlerini vurdu ve ilerleyen günlerde ne derece etkili olduğunu zararın ne kadar büyük veya küçük olduğunu daha kesin olarak anlayacağız.

Çünkü bazı ürünler kendilerini bir hafta içerisinde toparlayabilirler ve temennimiz o dur ki bu yaşanır da ürünlerin olumsuz etkilenme oranı minimumlarda gerçekleşir.

Salgın hızının yavaşlamaya başladığı şu günlerde tarımsal bir felaket haberi ülkemiz için hiçte iyi olmaz.

Bölgeler itibariyle bakıldığında birçok ürünün zarar gördüğünü şuanda söylemek mümkün görünmektedir.

Limon, mandalina, ayçiçeği, salatalık, domates, kiraz, ceviz, mısır, patates ve kabak ta etkilenme oranlarının ciddi olabileceği söylenmektedir.

Özellikle Akdeniz bölgemizde seralarda ki ürünler ciddi zararlar görürken daha iç bölgelerde kar yağışıyla birlikte don ve kırağı ceviz, kiraz, mısır ve patatesin maalesef olumsuz etkilenmesinde en önemli sebep olmuştur.

Akdeniz de Mersin ve Adana civarı İç Anadolu da ise Konya, Afyon, Kütahya ve Eskişehir de bulunan çiftçilerimizin ürünlerinde ki etkilenmeler üst seviyededir.

Eğer ürünlerin kendi kendilerini toparlama durumu gerçekleşmez ise mecburen bu ürünlerin yeniden ekimlerinin yapılması durumu ortaya çıkacaktır.

Hal böyle olunca da hasatların alımı gecikecek ve piyasalarda ürünlerle ilgili bir arz problemi yaşanabilecektir.

Ayrıca yeniden ekim vesilesiyle mazot ve tohumdan kaynaklı ek maliyet kalemlerine çiftçilerimiz katlanmak zorunda kalacaklardır.

Pandemi süreciyle yerli ve milli tarım politikalarımızın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlamış bir millet olarak çiftçilerimizin sorunlarını hızla çözümlemek zorunda olduğumuzu da bilmemiz gerekiyor.

Çiftçilerimizin bu konuda yanında olabilmek adına öncelikle zararlarının hangi boyutta olduğunun ivedi bir şekilde belirlenmesinin ardından gerekli alanların tümünde devlet destekleri sağlanmalıdır.

Tarım sigortalarının kapsamına sıcaklık değişimlerinden kaynaklanan zararlarında alınıp bu zararların çiftçiye hiç vakit kaybedilmeden verilmesi gerçekleştirilmelidir ki çiftçiye ekonomik anlamda daha rahat hareket edebilme imkânı verilmiş olsun.

Eğer bu sağlanamazsa çiftçinin bir sonraki yıl da ekim yapabilecek gücü hiç kalmayabilir ki bu durumda arzı az yapılan ürün miktarının artması vesilesiyle enflasyonu körükleyen bir durum olarak karşımıza çıkabilir.

Bunların yanında çiftçiye dekar başına ödenen mazot ve gübre destekleri artırılmalıdır.

Ek olarak organik tarım desteği iyileştirilerek doğal ürünlerin üretimleri desteklenmelidir.

Toprak analiz desteğinin de yükseltilmesi çiftçilerimize verilecek bir diğer destek olarak oldukça önemlidir.

Tüm bunların yanında içinden geçtiğimiz süreçle ilgili olarak koronavirüs dahilinde çiftçilerimize ve tarım sektöründe bulunan şirketlere yeni desteklerin verilmesi gereklidir.

Şayet bu belirttiğimiz noktalarda desteklerin önü daha kararlılıkla açılmaz ise tarımsal hasatta ve üretimde çok daha ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz.