Ne çok acı var şu dünyada!..

Yıkılası zamanın kör kuyularına gömülen yavrular.

Cam kırıklarıyla yol yürümeye çalışan genç yürekler.

Kan revan içinde kalmış ne yöne gideceğini bilmeyen yığınlar ve hikâyesi zor kuşaklar…

Kalbimiz bir güvercin titrekliğinde muştu beklerken her yeni gün, avuçlarımıza hüzün düşürüyor.

Sızlanmaya vaktimiz yok.

İmdada yetişmek zorundayız.

**

Bu kanlı coğrafyada yeni bir destan yazmak için davranmalıyız.

Boğuşmak mı lazım cehennemin yangınına odun taşıyanlarla…

Evet boğuşmalıyız.

Yağmacı zihniyetin bizi nefessiz bırakmasını beklemeden ayağa kalkıp iliklerimize şırınga edilen zehri kusmalıyız bir an evvel.

“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demeye hakkımız yok.

Uçuruma yuvarlanan bizim neslimiz.

**

Vakitsizliğimiz ve nefret çukurlarında salya sümük ağlayışlarımız berekete susamış toprakların son çırpınışları sadece.

Yeni şeyler söylemek için yeni yolculukların kara treninde içimizde biriktirdiğimiz ve kendimize yük ettiklerimizi yakmalıyız önce.

Yanılgıların, aldanmışlıkların, yeise (ümitsizliğe) düşmenin getirdiği bütün tortulardan temizleyip hayat tasavvurumuzu yeniden düşürmeliyiz yollara.

**

Dağlara vurmalıyız kanayan ayaklarımızı.

Nehirler boyu yıkamalıyız zulmetin karanlığına duçar olmuş ellerimizi.

Göğe bakmayı unutmuştuk.

Yenide daldıralım gözlerimizi maviliklere ve işaret çocukları yeniden doğsun gölgemizde.

Güneş sarsın dört bir yanımızı rüzgârlar tarasın ızdırap dolu saçlarımızı.

**

Salın kendinizi zamanın kalbine.

Belki o zaman bereket kapıları sonuna kadar açılır fersah fersah.

Maddenin kör olduğu zamanlardan geçiyoruz.

Bize mana lazım üstadım.

Bize huzur lazım.

Bize moral lazım.

Bize yürek diliyle konuşan adamlar/insanlar lazım.

Güzel insanların güzel atlara binip gittiğini biliyoruz.

Toynaklarıyla kahreden zamanı ezip geçen alaca bir at sırtına atılıp izini sürmeliyiz sırlı yolculukların.

**

Her yanımıza dokunan nedametten kurtulmaya çalışıyoruz.

Masumiyet arayışımız ruh tasviri yapan ekranların imajlarına mahkûm.

Düşüncemiz kanadı kırık kuş, dilimiz taklitten öteye geçemeyen papağan misali.

Kıt kanaat geçiniyoruz bize sunulan merhamet kırıntılarıyla.

Oysa okyanuslar almaz Sonsuz Kudret elindeki rahmet sağanağını

Gel kardeşim, umut damla damla biriksin otağımızda.

Yeniden kuralım sonsuzluk saraylarını bahçemize.

Tutunalım bir birimize ve yükselelim göğün mabedinden serbest ruhlar ülkesine.

Canımıza değsin yaşamak.

Yaşamak… Yaşamak… Yaşamak…