Yıllarca devam eden mücadelenin ve bekleyişin ardından dün nihayet büyük bir hayal daha gerçek oldu ve Ayasofya cemaatine kavuştu.

Tüm dünyanın izlediği ve gurur verici tarihi anlara şahit oluyoruz.

“Zulüm 1453’te başladı” zihniyetinde olanların, Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesi dolayısıyla Müslümanların Türkiye’ye gösterdiği ilgiyi kıskananların ve Ankara’yla ilişkileri kötü olduğu için sürekli çamur atacak bir şeyler arayanların eleştiri adı altında kin kusmaları kimsenin moralini bozmasın.

Diyanet İşleri Başkanlığı, önceki gün Ayasofya Camii için atanan imamları ve müezzinleri açıkladı.

O imamlardan biri de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Mehmet Boynukalın.

Hayırlı olsun.

Diyanet ilk kez bir profesörü bir camiye imam tayin ediyor.

Ayasofya gibi bir camide de zaten iyi derecede Arapça ve İngilizce bilen kurra hafız bir imamdan başkası görevlendirilemezdi.

İslam hukuku profesörünün Ayasofya Camii’ne başimam olarak atanması üzerine okuma ihtiyacı duymadığım bir gazetenin saçma sapan komplo teorileriyle ünlü yazarının eski bir yazısı tekrar gündeme getirildi.

Boynukalın ailesini hedef alan söz konusu yazıda doğrular ve yanlışlar koyu bir cehaletle ve biraz da kasıtlı olarak çorba edilmiş.

Neresinden tutsanız elinizde kalan yazı her söylenene inanan bir okuyucu kitlesine hitap ettiği için yazar efendi hiç frene basma ihtiyacı hissetmemiş.

Boynukalın ailesiyle Suudi Arabistan arasında derin ilişkiler olduğunu iddia etmiş ve hızını alamamış, Abdürrahim Boynukalın’ın “Selefi Suudi lobisi” tarafından önce AK Parti Gençlik Kolları Başkanı ve ardından milletvekili seçtirildiğini öne sürmüş.

Tasavvuf geleneğinden gelen bir aileyle Suudi Arabistan arasında ilişki kurmaya çabalarken ortaya koyduğu argümanlar o kadar saçma ki mesleğine zerre kadar saygısı olan bir gazeteci asla onları yazmaz.

Öncelikle rahmetli Abdülfettah Ebu Gudde, Suudi Arabistan resmi ideolojisinin “bozuk inançlı” gördüğü ve tasvip etmediği bir alim.

Arapça, İslami ilimler için vazgeçilmezdir ve herhangi bir yabancı dil en iyi o dilin konuşulduğu ülkede öğrenilir.

Bunun için Türkiye’den çok sayıda öğrenci Suriye’ye, Ürdün’e, Mısır’a, Suudi Arabistan’a ve diğer Arap ülkelerine gitmiştir ve hâlâ da gitmektedir.

Aralarında her görüşten öğrenci vardır.

Suudi Arabistan’da okuyan herkes bu ülkeyle bağlantılı kabul edilecekse Amerika’da, İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da okuyanların da aynı şekilde tasnif edilmeleri gerekir.

Boynukalın ailesinin Suudi Arabistan’la derin ilişkileri olduğu iddiasına gösterilen bir diğer delil de ailenin fabrika kurup bu ülkeye bisküvi ihraç etmesi.

CHP’li Ali Dinçer, Ağustos 2006’da Yavuz Donat’a şöyle diyor:

“Benden iyi Suudi Arabistan uzmanı bulamazsın. Orada 7-8 yıl ekmek yedim. İlişkileri geliştirirsek benim gibi çok kişi ekmek yer.”

Yazarın kriterlerine göre yıllarca Suudi Arabistan’da yaşayan Dinçer’in de Suudilerle derin ilişkileri olması gerek.

Merak ediyorum, acaba yazar efendi Boynukalın’ın Ayasofya Camii’ne imam tayin edilmesinin arkasında da Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine karşı çıkan ve Erdoğan’a karşı Kılıçdaroğlu’nu destekleyen Suudi Arabistan’ın olduğunu mu düşünüyor?