Gastronomi konusunda öne çıkmış illerimizin mutfaklarını yazarken, birçok ilde tarihi mekânların gastronomi müzelerine dönüştürüldüğünü gördüm. Gaziantep’te, Gaziantep Kalesi’nin güneyinde bulunan tarihi “Göğüş Konağı”. Hatay’da geleneksel Antakya evinin özüne uygun olarak restore edilerek, kentin zengin yemek kültürünü, şehre gelen misafirlere başarılı bir şekilde tanıtmak için yapılan“UNESCO Hatay Gastronomi Evi”. Mersin’de “Mersin Gastronomi Müzesi” olarak faaliyete girmesi düşünülen tarihi “Karamancılar Konağı”. Son olarak Mardin’de gastronomi müzesi ve uygulama merkezi yapılması düşünülen Mardin’in taş mimarisini yansıtan tarihi “Abdullah Sırrı Efendi Konağı”.Daha bunun gibi birçok ilde örnekler bulunmaktadır. Ayrıca dünyada farklı gastronomi temalı müzeler de vardır. Kanada’da bulunan Patates Müzesi, ABD’de bulunan Hardal Müzesi, Fransa’da bulunan Mantar Müzesi, İtalya’da bulunan Zeytinyağı Müzesi gibi müzeler bölgelerinde bulunan yerel ürünlerin dünyaya açılmalarına da aracılık etmişlerdir.

Gastronomi Müzeleri

Bir ülkeyi tanımanın veya onun kültürünü anlamanın en kısa yolu müzelerini gezmekten geçer diye düşünüyorum. Aynı zamanda müzeler, kültürel değerlerimizin korunmasını amaçlamakta ve gelecek nesillere aktarılmasını hedeflemektedir. Benim kanaatime göre Mutfak kültürü bir milletin kimliğidir. Mutfak, halkları tanımak, toplumsal izleri ve yaşamsal değişimleri izlemek ve anlamak için kullanılabilecek en etkili araçlardan biri belki de en önemlisidir. İşte Mutfak kültürümüzün izlerini taşıyan gastronomi müzeleri de sergilenen ürünleriyle, somut bir şekilde bize mutfaklarımızı en yalın şekliyle anlatmaktadır. Ve yemek kültürümüzün, yiyecek ve içecek alışkanlıklarımızın kaydedilmesi açısından büyük görev üstlenmişlerdir. Bu müzelerde, yemek kültürünün tarihçesi, yiyeceklerinin üretimi, hazırlanması, sunum şekilleri ve bu aşamada kullanılan araç-gereçler detaylarıyla sergilenmektedir. Gastronomi müzeleri bölgedeki turizm faaliyetlerine de ciddi katkı sunmaktadır. Ve bu müzeler ülkemizin zengin mutfak kültürünü yansıtmakla birlikte peynirden, zeytinyağına kadar yerel ürünlerimizin dünyaya tanıtımını da sağlamaktadır. Şu ana kadar ülkemizde 30civarında gastronomi müzesi olduğu bilinmektedir.

Gaziantep Emine Göğüş Mutfak Müzesi

En önemlisi ve en meşhur olanı Gaziantep’te bulunan “Emine Göğüş Mutfak” Müzesi’dir. Gaziantep Yöresinin kültürel birikimi ve tarihçesinin anlatıldığı bu müzede şehre gelen konukların ilgi ve meraklarına hitap eden ürünler bulunmaktadır. Bölgesel olarak mutfakta kullanılan araç ve gereçlerin teşhir edildiği ve unutulmaya yüz tutmuş yöresel yemeklerin görseller halinde sergilendiği bir müzedir. Türkiye’de kurulmuş ilk mutfak müzesi olma özelliğine de sahiptir. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyonu yapılan konak, 2008 yılında hizmete açılmıştır.

Adatepe Zeytinyağı Müzesi (Çanakkale)

Çanakkale ile İzmir arasındaki Küçük kuyu kasabasında bulunan müze, gastronomi müzesinin önemli değerlerindendir. Türkiye’nin ilk zeytinyağı müzesi olma özelliği taşıyan müze 2001 yılından itibaren yerli ve yabancı ziyaretçilere hizmet vermektedir. Müze’de zeytin ve zeytinyağının kültürü ile ilgili ince ayrıntılarına kadar bilgiler verilmektedir.

Zavot Peynir Müzesi (Kars)

Kars ilinin Boğaztepe köyünde yer alan eski zavot binası içerisine kurulan müze geleneksel ev yapımı peynirin yapım aşamaları, peynir yapımında kullanılan krema çırpıcısı, yayık fıçısı ve el yapımı ahşap kaşar sepeti gibi sergiler yer almaktadır.

Hacıbanlar Evi Mutfak Müzesi (Şanlıurfa)

Şanlıurfa Belediyesinin girişimleri sonucunda 2011 yılında kurulan müze yıkılma aşamasında olan Hacıbanlar Evi’nin satın alınıp restore edilmesiyle oluşturulmuştur. Müze’de geçmişten günümüze Şanlıurfa’nın mutfak araç gereçleri sergilenmektedir.

MSA Mutfak Müzesi (İstanbul)

Mutfak Sanatları Akademisi’nin kurucusu Mehmet Aksel’in özenle kurduğu ve halen geliştirmekte olduğu, sektörel olarak bir ilke imza atan bu müze, geçmişi günümüze taşıyor.Yiyecek – içecek kültürümüzü ve sanayimizin tarihi yolculuğunu hem öğrencilere, hem de ziyaretçilerine örneklerle sunuyor. 2000’i aşkın eser ile Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet’in ilk ve orta dönemine uzanan sektörel yaşayış ve gelişimine tanıklık eden bir arşive ev sahipliği yapıyor.

Not: Evdeyiz, çalışmalarımıza ve yazılarımıza evden devam ediyoruz. Rabbim bir an önce milleti bu virüs musibetinden kurtarsın inşallah.