Can kardeşim Esra Elönü, Yeni Yüzyıl gazetesi için benimle mülakat yaptı.

Daha ziyade Diriliş Postası ve ve şahsımın etrafında dönen mevzularla alakalı bir mülakat.

Kasım kasım kasılmadan konuştuk, biraz da komiklik ettik.

Mülakat dün yayımlandı.

Sosyal medyaya yansıyan eğilimlere bakılırsa okuyanların çoğu memnun kalmış, ama “PKK’yı niye konuşmadınız? Aydın Doğan’ı niye konuşmadınız? Bizim mahallenin çocuklarına yüklenirken onlara niye bir şey demediniz?” diye kızanlar da oldu.

Kızmasınlar.

Telafi edilemeyecek bir şey değil ki bu.

Madem o konulardaki fikirlerimi bugüne kadar hiç duymamışlar ve çok merak ediyorlar, hemen hülasa edeyim:

1.Silahta ısrar eden PKK’ya silah bıraktırmak için meşruiyet dairesinde ne yapılabilecekse eksiksiz yapılmalıdır. ABD, Avrupa, İsrail, Rusya ve İran gizli servislerinin taşeronu olarak Türkiye’nin belini bükmek isteyen PKK terörünün beli kırılmalıdır.

2.Aydın Doğan’ın medyası, ülkemizi ifsat etmek isteyen uluslararası sistem ağalarının Türkiye’ye açılan ilk kapısıdır ve bugün –Kayserililerin tabiriyle- “dölek” duruyor gibi görünse de ona kesinlikle itimat edilmemeli.

Var mı başka bir şey? Hangi konuda açıklama istiyorsanız yazarız arkadaşlar. Sıkıntı yok.

Unutmadan; Esra Elönü, “Abdullah Gül’e haksızlık yapıldığını düşünüyor musun? Mesela partiyi kuran Gül’ün, AK Parti’nin 14. Kuruluş yıldönümüne çağrılmamasının sebebi neydi?” sorusunu şöyle cevaplandırmıştım: “İnsan doğrusu hayret ediyor… davet etmemişlerse ayıp etmişler. Ama Abdullah Gül’ün kendisinin de söylediği gibi; genel başkan olmuş, dışişleri bakanı olmuş, başbakan olmuş, cumhurbaşkanı olmuş; daha ne olsun? Ne haksızlığı?” Ne yazık ki cevabımın “davet etmemişlerse ayıp etmişler kısmı” redaktör tarafından yanlış anlaşılıp “davet etmemişler de ayıp etmişler”e dönüştürülmüş. Böylece düzeltmiş olalım.

AK Parti’nin yakaladığı yeni rüzgâra dair

AK Parti, şahane bir rüzgâr yakaladı. Eski güzel günlerindeki şahane rüzgârları gölgede bırakacak kadar şahane bir rüzgâr.

Asgari ücrete zam ve taşeron işçilerin durumlarının düzeltilmesi gibi seçim vaatlerinin birkaç ay içinde yerine getirileceği intibaı, terörle mücadeledeki kararlılığın eksilmeden devam etmesi, piyasaların rahatlaması, G20’de Erdoğan’ın verdiği ‘dünya starı’ resmi vs, vs, vs, AK Parti’ye teveccühü iyice arttırdı.

MAK Danışmanlık’ın Türkiye çapında 5670 kişi ile yüz yüze yaptığı son ankete göre, AK Parti’nin 1 Kasım Milletvekili Genel Seçimlerinde ulaştığı yüzde 49.5’lik oy oranı üç haftada tam üç puan artarak yüzde 52.5’e yükseldi. (CHP yüzde 25.3’ten yüzde 24.7’ye, MHP ise yüzde 11.9’dan yüzde 11.1’e düşmüş. HDP, yüzde 9.5 ile seçim barajının altında görünüyor.)

Bugün inşaallah yeni kabine belli olacak. Çoktan belli olabilirdi ama galiba Külliye ile Köşk arasındaki istişarenin uzamasından mütevellit bir gecikme oldu (Ben istişare diyorum ama siz müzakere anlayın). İstişare iyidir, hoştur; tadında bırakılırsa tadından yenmez. “Senin ekibin, benim ekibim” değil de “En faydalı, en dürüst, en temiz” konulu bir istişare olmalı tabii.

AK Parti’nin yükseliş trendini aşağıya çekecek hal ve hareketlerden uzak durulacağı temennisiyle, yeni hükümeti heyecanla bekliyoruz.