İmam hatipliler, başörtülüler, sakallılar, dini faaliyet yürütenler, dernek-vakıf çalışmalarıyla hayır-hasenat üretenler sanmasınlar ki bir gün rahat edecekler.

Sanmasınlar ki haklarında kasıtlı bir haber yapılmadan o günü geçirecekler.

Bunun arka planında kendilerini “kurucu irade” olarak niteleyen kesimin; yenilmişlik psikolojisi ile jakoben anlayışın arasında kalmışlığı vardır. Yani bir tarafıyla mücadeleyi kaybetmenin verdiği hayal kırıklığı, diğer taraftan kendisinden çok aşağı gördüğü bir kitlenin tarifsiz başarısı karşısındaki dehşetengiz acısı…

Öncelikle bu kesimin iç sesi niteliğindeki seviyesiz dışa vurumu aktaralım.

Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Erol Mütercimler, katıldığı bir televizyon kanalında imam hatip mezunlarını hedef aldı ve “o imam hatipten mezun olanlar bakın karşımıza ne olarak çıkıyor, sahtekar, cinsi sapık, ahlaksız” dedi.

Peki ardından ne oldu? Tabii ki yer yerinden oynadı.

Vatanını milletini seven, şerefi ve onuruyla toplumun gururu olan, milyonlarca imam hatip mezunu sosyal medyan tepki ortaya koydu. Ayrıca kurumlar da anında harekete geçti.

RTÜK, bu rahatsızlık verici yayından dolayı inceleme başlattı.

Önder İmam Hatipliler Derneği de Mütercimler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz, “Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi okul türleri içerisinde, bir devlet kurumu olarak faaliyetlerini yürüten imam hatip okulları üzerinden halkımızın benimsediği dini değerleri alenen aşağılama, kamu barışını bozmaya teşebbüs, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmesi nedeniyle söz konusu şahıs hakkında yasal işlemler ve hukuki süreç başlatılmıştır” ifadelerini kullandı.

Mütercimler, zannediyorum yayının yansımaları üzerinden şoke olmuştur. Konuşmanın bu derece büyüyeceğini tahmin etmemiştir. Oysa bir televizyon kanalında kamuya açık bir konuşma yapmanın bir sorumluluğunun olduğunu gayet iyi biliyordur. O halde bu savrulmuşluk veya umarsızlık niye?

Kimse bu halkın çocuklarına, hatta bu halkın ta kendisine şurda burda, sokakta veya ekranlarda aşağılama teşebbüsünde bulunamaz, hakaret edemez.

Mütercimler, aldığı tepki üzerine özür diledi. Peki, haşmetmeablarının bu yorumunu “aldık, kabul ettik ve konu kapandı” şeklinde mi değerlendireceğiz?

Elbette hayır!

Mütercimler’in ekranda ortaya koyduğu; hor bakış veya kötücül yaklaşımın ötesinde bir nefret söylemidir. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçundan yargılanmalıdır.

Bu söylemin bir bedeli olmalı.

Bu konu özürle kapanmamalıdır ki pusuda bekleyen alçaklara örnek olmasın.

*

Bahse konu kişi ekranda kinini kustu. Peki, bu veya benzeri kişilerin dertleri ne?

Dertleri büyük!

Cumhuriyet kurulduğunda istediler ki, din ile mesafeli, dini sadece ölüm törenlerinde hatırlayan, seküler bir halk yapısı oluşsun… İşte bu nedenledir ki ‘tek tip vatandaş’ projesiyle bu plan, eğitim ve kültür alanlarında hayata geçirildi. Cenaze törenlerinde ihtiyaç olan imam açığı ise imam hatiplerle karşılanacaktı. Fakat plan ters tepti. Halk ile devlet çelişti.

Halk çocuğunun hem okumasını hem de dinini bilmesini ve yaşamasını istedi. Bunun için imam hatipler biçilmiş kaftandı. İşte o nedenledir ki geçmiş dönemde halkımız, cami yaptırır gibi imam hatip okullarının tuğlalarını bizzat kendi elleriyle örmüştür.

Peki sonuç nedir; dinine sadık, sosyal hayatın içine dini yaşam pratiklerini taşıyan bir değil birkaç nesil yetişmiştir.

Bu nesil içinden Cumhurbaşkanından milletvekiline, akademisyeninden bürokratına, medya mensubundan iş adamına binlerce isim çıkmıştır.

Alıp veremedikleri şu; tek tip insan yetiştirmeye odaklı sistemleri, işte bu nesil tarafından çökertilmiştir ve halkın dediği olmuştur.

Sadece ölü yıkayıcı olsun istediler.

Ama onların değil Allah’ın istediği oldu ve olacak!

Bu daha başlangıç.

“Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes,

Ey kahpe rüzgar, artık nereden esersen es.”