Ülkemizdeki medya dönüşümüne dünya tarihindeki medya seyri üzerinden de bakıp mevcut gidişatı bu pencere üzerinden yorumlamamız gerekir.

Avrupa’da 15. yüzyıl sonrası başlayan matbaa kullanımıyla medya, 19. yüzyılda ses kaydına ulaşmıştı. Bu, yüzyıllar süren yavaşça bir ilerlemeydi.1900’lü yıllara gelindiğinde çok daha hızlanacak ve 10 yıllar ölçeğinde yeni mecralar, yeni araçlar oluşmaya devam edecekti.

1900’ler sinemanın, 1910’lar radyo istasyonlarının gelişimini gazetelerden okuyup ses kayıtlarından dinlemişti. 1950’lerde ses kayıtları televizyon ile görüntü haline dönüşecek yine 1955’lerde internet bulunmuş olacaktı. 1955’te internet bulunsa da ilk e-mail 1971 yılında atılabilecekti. 2000’lerde cep telefonları ve 2010’lar ve sonrasında ise artık arttırılmış gerçeklik denilen başka bir dünya iş yapış şekline doğru geçmiş olacaktı.

İşte bu hızlı ve yavaş dönemlere göre de medya geleneksel medya ve yeni medya şeklinde iki ayrı sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır.

Anadolu coğrafyası bu alandaki gelişmeleri matbaadan başlamak üzere yaklaşık yüzyıllık bir gecikmeyle takip etmektedir. Bu makas yeni medya mecraları üzerinden hızlı iletişim ile son yıllarda biraz daha kapanmış gibi gözükse de üretim-tüketim mekanizmasına baktığımızda bu açık hala ciddiyetini muhafaza etmektedir.

Tarihi seyre baktığımızda medya sürekli olarak dijitalleşme yönündeki eğiliminde yeni bir mecra, yeni bir araç bulma ve üretme arayışını sürekli olarak diri tutmuştur.

Ancak yine dikkat edilmesi gereken nokta her yeni mecra bir önceki üzerine inşa edilmiş ve eskisi de kullanılmaya devam edilegelmesidir. Nitelik olarak böyle olan bu durum nicelik olarak değişkenlik göstermektedir ki bu da gayet doğaldır.

Yani 1970 yılındaki gazete baskı ve tirajlarını bugün görmemiz mümkün değildir. Çünkü gazeteler yayımlandığı ilk yıllarda bir tür haber ulaştırma, yayma işlevi de görüyorlardı. Zamanının en hızlı haberleşme aracı olarak insanlar ihtiyaç duyuyorlardı. İnsanlık tarihinin her döneminde haber alma bir tür ihtiyaçtır ve bu ihtiyaç kıyamete kadar da var olacaktır. Bunu ihtiyacı geçtiğimiz yüzyıllarda ve çok yakın zamana kadar gazete gideriyordu. Şimdilerde ise anlık haber alma ihtiyacı anlık ulaşıma sahip yeni medya mecraları ile gerçekleşebiliyor. Tüm bunlara rağmen gazetelerin varlığını sürdürmesi nicelik olarak düşüş içinde olsa da hâlâ bir ihtiyaç olarak görülmesi yadsınamaz bir niteliktir.

Özellikle son dönemde Türkiye’de medya ciddi bir sancı yaşamaktadır bu doğru. Bu sancının varlığını gören bazı insanlar doğrudan mecra kapatarak giderilebileceği zannını taşıyor. Lâkin dünya geneline baktığımızda bizden yaklaşık 200 yıl öncesinde medyanın hızlı akışına başlamış milletlerde hala ilk açılan mecra da son açılan mecra da dimdik ayakta durmaktadır. Konu özelinde bu yazı dizisinde değinmeye çalıştığımız başka başka problemleri görmeden konuya daha bütüncül bir bakış açısıyla bakmadan var olan sancıların kronik hale gelmesi kaçınılmazdır.