Dokuz ay çocuğunu karnında taşıyan ve emziren anne hakkı rıza makamıdır. Allah kadını anneliği ile yüceltmiştir. Kadın önce annedir.

Şiddet toplumun çığ gibi büyüyen ortak yarasıdır. Savunmasız birine güç gösterisinde bulunan kişi, acizliğini sergilediğini anlamak bile istemez. Şiddetin temelinde eğitimsizlik ve kişilik bozukluğu yatar. Ruhları hasta olan narsisteler, güçsüzün ezilişinden beslenirler. Sağlıklı iletişim kurabilen, öfke ve hiddeti güzel ahlakla ile yok eden, her halükarda saygı duyabilen kişiler kaliteli yaşam ile huzurdadırlar. Sevginin ve Şiddetin Kaynağı adlı kitabında Erich Fromm “Bugünün yaşamlarımızı yönetmekte olan örgütsel sanayileşmenin yerine insancıl bir sanayileşme nasıl yaratılabilir.” diyerek, iyiliğin direğini merkeze davet ediyor. Kendini kontrol edemeyen insan hali ile toplum yıllardır yüzleşiyor. Ne ilerleyen teknoloji, ne iletişim araçlarının yaygınlaşması şiddet olayının önüne geçemedi. Dijital çağda her gün aratarak devam eden kadına şiddet ve cinayet olayları kemikleşmiş ortak bir dert. Dindarından, ateistine, eğitimlisinden, eğitimsizine her kesimde sıklıkla gördüğümüz “kadına şiddet” toplumca utanıldığı kadar kınanması gereken bir facia! Ahlaki dokudaki kayma, eğrileri devreye sokar ve insani duyguları zayıflatır. Aile olmanın şuurunda olamayanların evlilikleri problemlidir. Ekonomik şiddet ile kadını kendine bağımlı kılan, kadından karar yetkisini elinden alarak özgüvensiz bırakan kocayı, vicdanı rahat bırakmayacaktır. Eşine kredi kartı çıkartıp, borçlandıran işyerini kadının üzerine yapıp çek kesen, iflas sonrası bulunduğu yeri terk ederek kadını borçlarla yalnız bırakan, bankadan kredi çektirerek kadını kullanan erkek, namus kavramını gözden geçirmeli. Tabii ki insanlığını da.

Çocuklarının gözleri önünde kocası tarafından Psikolojik şiddet ile aşağılanan, fiziki şiddet sonrası bedeninde darp izi taşıyan kadın çocukları için hayata tutunmayı başarır. Hemen hemen her çocuğun ortak bir hikâyesi vardır unutamadığı. O gün “Babam anneme şiddet uyguladı” dediği. Geleceğe umut ile bakan pırıl pırıl çocuk gözlerindeki yaşama sevincini öldürmeye hakkımız var mı? Şiddet enkazının altından çocuklarının geleceği için çıkan mağdur anne, bütün hayallerini çocuklar üzerinden gerçekleştirme arzusu içindedir. Eğitimde, ekonomide, sağlıkta, sanatta kadının sesi gür bir şekilde hissediliyor. Geçenlerde telefonda bir anne ile konuştum. “Kızımı iki etüde yazdırdım. Şu gün spor, bugün dil kursu hiç vaktimiz kalmıyor, kızımı yetiştirmek için didiniyorum” dedi. Anneler çocuklarını kurtarmak için yarışıyor adeta. Ve gelecek nesil çok daha donanımlı ve bilinçli olacak. Kadının her sahada güçlü bir profil olarak karşımıza çıkması ve çalışma sahasında etkin rol oynaması aileyi yeniden yapılandıracak gibi görünüyor. Bugün ailedeki parçalamanın, dağılmanın yarının ise aile algısının farklılaşmasının nedeni erkeğin kadına gösterdiği şiddettir!

Anne rızasını kalbine taç kılan Veysel Karani sesleniyor bugünün penceresine: “Anasından destur aldı durmadı/Kâbe yollarında gözün ırmadı/Eve geldi Muhammed-i bulamadı/Yemen illerinde Veysel Karani.”