Atatürk’ün sadece ayrılıkçılara karşı değil, azınlıklara karşı da tavrı çok netti. Öyle ki, 13 yıl boyunca, Osmanlı Mebusan Meclisi’nin aksine, TBMM’ye hiçbir gayrimüslimin girmesine rıza göstermemişti.

Varlık sebebini “Cumhuriyet’i kurmak” söylemi üzerine bina eden bir partinin Atatürk ile kavgası son derece tuhaf görünebilir. Lakin bu partinin 97 yıllık tarihi ile kurucusu olan Atatürk’ün kişisel tarihinin nerelerde örtüştüğü ve nerelerde çatıştığına bakılırsa tuhaflık bir nebze giderilebilir.

İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu‘nun Atatürk soyadını ağzına almayarak, kurucu liderine ilk ismiyle hitap etmesi partideki Atatürkçüleri oldukça kızdırmışa benziyor. CHP’li vekiller Atila Sertel, Mehmet Ali Çelebi ve Tuncay Özkan ağır sözlerle Kaftancıoğlu’na tepkilerini dile getirseler de, parti yönetiminin marjinal sol örgütlerin sözcülüğüne soyunan kadrolara tepki vermesi mümkün görünmüyor. Çünkü, partide herkesin başka Atatürkleri var.

Neden mi?

ATATÜRK VE BÖLÜCÜLÜK

Atatürk, Cumhurbaşkanı olduktan sonra, İstiklal Harbi’ndeki imajının aksine hiçbir zaman dindar bir kimlik sergilemese de, hatta pozitivist bir kişilik ortaya koysa da, daima Türk Devleti’nin “Sünni ve merkeziyetçi” yapısını koruma refleksiyle hareket etti.

Sakarya Savaşı’nın arifesinde patlak veren Alevi-Kürtçü Koçgiri İsyanı‘nın şiddetle bastırdı. Öyle ki, Sivas ve Erzincan havalisinde bir daha benzeri bir hareketlenme mümkün olmadı.

Atatürk, tıpkı Koçgiri Aşireti gibi uzun yıllardır “ayrılıkçı” bir tutum sergileyen Dersim‘e karşı da benzer hisler besliyordu. Nitekim Dersim’deki Alevi-Kürtçü isyanı da, büyük bir harekâtla bastırıldı. İsyanın liderleri idam edildi. Tunceli‘de öldürülenlerin sayısının 13 bini aştığı iddia edilmektedir.

AZINLIKLARA KARŞI TUTUMU

Atatürk’ün sadece ayrılıkçılara karşı değil, azınlıklara karşı da tavrı çok netti. Öyle ki, 13 yıl boyunca, Osmanlı Mebusan Meclisi’nin aksine, TBMM’ye hiçbir gayrimüslimin girmesine rıza göstermemişti. Atatürk’ün ikna edilmesiyle TBMM’ye giren ilk 4 gayrimüslim vekil yine de “CHP’ye kabul edilmemiş“; bağımsız olarak seçime girebilmişlerdi.

Üstelik azınlıklardan seçilen ilk Ermeni milletvekili Berç Keresteciyan, İstiklal madalyası sahibi bir vatanseverdi. Bu sebeple Atatürk tarafından kendisine Türker soyadı verilmişti. Çanakkale Savaşı’nı veren (1914-1918) Osmanlı Parlamentosu’nda dahi 32 Müslüman’a karşı 16 gayrimüslim vekilin görev yaptığını bir yere not edelim.

Bugün CHP Genel Başkanlık koltuğunda 10 yıldır Tunceli Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu oturuyor. Partinin Sezgin Tanrıkulu gibi ileri gelen pek çok ismi, CHP adına Tunceli halkından özür dilediler. Aynı kişiler, pek çok bölücü terör örgütü yandaşının cenazelerine katılmakta beis görmediler.

ERGENEKON’DA İLGİNÇ HEDEF

CHP Genel Başkan Yardımcılığına getirilenler arasında ilginç bir isim daha var: Yüksel Taşkın. Kapatılan Taraf Gazetesi yazarı Taşkın, Ergenekon operasyonlarının en önemli savunucusuydu ve hedefinde özellikle Türk Ortodoks Patrikhanesi vardı. Medya operasyonlarıyla, Papa Eftim’in torunu ve patrikhanenin sözcüsü Sevgi Erenerol, örgütün kasası olmakla itham edildi. FETÖ kumpasıyla iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 392 yıl hapisle yargılandı. Patrikhane, Atatürkçü örgütün karargâhı olmakla suçlandı. Kumpas davaları çökünce beraat etti.

Peki Papa Eftim ve kurduğu bu patrikhane kimi rahatsız etmiş olabilirdi? Bunun cevabını ise İstiklal Harbi’nde buluyoruz. Yunan işgaline karşı, Kuvva-i Milliye harekete geçtiğinde Fener Rum Patrikhanesi uluslar arası camiaya bir çağrı mektubu yayınlayarak “Canavar, zalim Kemalistlerin zulmünden, biz Hıristiyanları kurtarmaya geliniz! Ankara’daki zehirli yuvalarını yıkmak için acele ediniz” demişti.

Buna karşı Türk Hıristiyanları temsilen Papa Eftim, Fener’i protesto ederek, 72 kilisenin patrik vekili sıfatıyla kendi cemaatine Milli Mücadeleye katılma çağrısı yapmıştı.

Şimdi siz söyleyin: Atatürk ile bugünkü CHP’nin yolları ne kadar kesişiyor?