Nice zamandır kendimce yeni bazı kararların eşiğindeydim.

25 Ocak 2019’da bu sütunlardan “Bir yazarın kalemini, günü geldiğinde yeniden kullanmak için bir silah gibi duvara asması ‘korkaklık’ veya ‘kaçmak’ değildir. Olsa olsa dinlenmek için, dinlemek için, düşünmek için ve demlenmek için bir ‘mola’ veriştir. Bir ‘muhasebe’ ortamı oluşturmak içindir” demiştim.

Farklı zamanlarda birkaç kez veda yazısı yazmaya niyet etmiş ama yayına verememiştim. Nasip bugüne imiş.

Evet, bazı kararları almak ve uygulamak hiç kolay olmuyor. Acı veriyor, üzüyor çoğu kez. Ama her ne olursa olsun en iyisini, en doğrusunu yapmaya çalışmanın farklı neticeleri de her zaman oluyor; siz istemesiniz ve beğenmeseniz de.

Son iki haftada Türkiye’nin en doğusundan en batısına kısa sürede onlarca şehri gezme ve oralarda yaşayan birbirinden çok farklı insanla konuşma imkânım oldu.

Son dönemlerde almış olduğum kararlar inşallah hayırlara vesile olur. Bu kararlardan bir tanesi de neredeyse kurulduğu günden bu yana yazmaktan şeref duyduğum Diriliş Postası gazetesindeki macerama nihayet vermek.

15 Mart 2015’te kapısından içeri adım attığım Diriliş Postası’nda 4 yılı aşan bir süre boyunca inandığım ve doğru bildiklerimi kırıp-dökmeden yazmanın gayretinde oldum. Yeni yeni insanlarla tanıştım, yeni dostlar edindim. Pek çok konuda bir şeyler ifade etmeye çalıştım. Bu süre zarfında tek bir yazım dahi tekzibe maruz kalmadı. Hiçbir yazım sansüre de uğramadı.

Hamasetten uzak kalmaya gayret ettim. Züccaciye dükkânına girmiş bir fil olmamaya da ihtimam göstermeye çalıştım.

Dünyanın en önemli yazılarını yazdığımı asla iddia edemem. Okur anlamında on binlerce-yüz binlerce-milyonlarca kişi tarafından okundum ve takip edildim iddiasında değilim. Samimiyetle bir şeyler ifade etmenin derdini taşıdım. Gazeteciliğe ve yazmaya başladığım 34 yıl önce bir büyüğümün de bana öğütlediği gibi yazdığı tek bir yazı ile tüm dünyayı değiştireceğim zehabına hiç kapılmadım. Yazdıklarımla yer yerinden oynamadı. Zaten öyle bir amacım ve hedefim de olmadı.

Doğru bildiklerimi yazmanın gayretinde oldum. Bilhassa herkesin laf yetiştirme yarışına girdiği gündemlerin dışında kendi gündemimizi oluşturma çabasında oldum.

Şimdi tüm gazeteler içerisinde çok farklı bir yere sahip olan Diriliş Postası okurlarından müsaade istiyorum. Bu son yazı ile Diriliş Postası’ndaki yazılarıma son veriyorum.

Zaten Diriliş Postası’ndaki ilk yazım “Vedalaşabilmek” idi. “Vedalaşmak çok acı ve üzüntü verici olsa dahi bir başka bakış açısıyla aynı zamanda da bir nimettir. Vedalaşmanın daha kötüsü vedalaşamamaktır.” demiştim.

Dolu dolu geçen 4 yılın ardından sizlerle vedalaşabilmeme imkân veren Rabbime hamdolsun.

Teşekkür faslını ve sıralamalarını pek beceremem. Benim sizlerle buluşmama vesile olan, Diriliş Postası’nda emek veren herkese ayrı ayrı teşekkür ederim.

Biraz kendime ve aileme zaman ayırmak istiyorum. Sosyal sorumluluklarımı yerine getirmenin gayretinde olacağım, bende her zaman heyecan uyandıran gençlerle ilgileneceğim.

Farklı yazılarımda ele alacağımı beyan ettiğim konulara gelince; nasip olursa internet sayfamda, ibrahimkilic.com.tr’de o birkaç hususta ve gerekli gördüğüm hususlarda bir şeyler karalayacağım.

Sürçü lisan ettikse affola. Hakkınızı helal edin, hoşça kalın, dostça kalın. Mevlâ’ya emanet olun.