Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz beraberinde hep soru işaretlerini getirdi. “Niye AB’ye girelim ki?” diye serzenişte bulunanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktu. Avrupa bir yandan David Cameron gibi isimler aracılığıyla “Türkiye 3000 yılında bile AB’ye giremez” derken bir yandan da Türkiye’yi kıskacına almaya hatta belki de parçalanan, yıkılan, çöken bir yokuşa sürüklemeye çalıştı.

Avrupa, Türkiye’yi kıskaca almaya çalışırken hep aynı kavramların endişesini dile getirdi: İnsan Hakları, Demokrasi ve Özgürlükler. Hep aynı yerden kıskaca almaya çalıştılar Türkiye’yi. Yapılan her yeni yatırımda, atılan her başarılı adımda hep aynı ses yükseldi Avrupa’dan: “İnsan hak ve hürriyetleri konusunda endişeliyiz.” Türkiye, istikrar sağlayacak yeni bir sisteme “Evet” dediğinde de, nükleer santral kurulma kararı ile enerjide dışa bağımlılık azaldığında da Avrupa, endişesini dile getirdi. Aslında Avrupa, endişelenmekte haklı, zira kimse yanı başında ekonomisiyle, genç nüfusuyla, üretim faaliyetleri ve askeri teknolojisiyle, spor ve sanattaki başarılarıyla yükselen, büyüyen, gelişen Yeni ve Büyük Bir Güç oluşmasını ve bu gücün “Dünya Beş’ten Büyüktür!” diyerek mevcut dengeleri bozmasını istemez. Endişe duyar ve yoluna engeller koyar. Özne Avrupa olunca bazı normları ve değerleri dayatmaya, diktatör çığırtkanlığı yapmaya başlar.

Nitekim çok yakın zamanda Avrupa’nın bu tutumuna yeniden şahit olduk. Sadece futboldan ibaret olmayan ve ev sahipliği yapan ülkeye tanıtım, ekonomi ve turizm gibi alanlarda ivme kazandıran Euro Cup’a 2024 yılı için aday olan iki ülke var: Türkiye ve Almanya. Normal şartlar altında İstanbul, bu yarışta karşısındaki adaydan daha önde. Öyle ki bazı yorumcuların için İstanbul’un seçilmemesi mümkün değil. Daha doğrusu mümkün değildi zira Avrupa’nın Ağababaları işe el attı ve tarihte ilk kez ev sahibi olacak ülke için “İnsan Haklarına saygılı olma” kriteri getirdi. Skysports bu kararın ardından Euro 2024’ün Almanya’ya verileceğini iddia etti. Yani Yeni Türkiye yeniden “İnsan Hakları” handikabı ile karşı karşıya bırakıldı. Diktatör çığırtkanlığı yapanlar yakında “Türkiye’de İnsan Hakları Engelleniyor!” naraları ile meydana çıkacaktır. Uluslararası medyanın da algı operasyonları ile Türkiye’nin seçilmemesi için uğraşacağı aşikâr.

Peki şimdi ne olacak? Türkiye, insan haklarına saygı duymadığı gerekçesiyle Euro 2024’e ev sahipliği yapamayacak mı? Adaylığı Almanya mı kazanacak? Peki Almanya, insan haklarına saygılı bir ülke mi? Almanya’da kaybolan dokuz binden fazla Suriyeli mülteci çocuk “İnsan Hakları”nın kapsam alanı d ışında mı? Camilere yapılan saldırılar, İslamofobiklerin insan haklarına mı giriyor? Türkiye’ye “İnsan Hakları” dayatmasında bulunan Avrupa, gerçekten dayattığı normlara sahip mi?