Devletin FETÖ/PDY ile büyük bir ciddiyet içinde mücadele ettiği günlerde, Cumhurbaşkanının bu yapının ne olduğunu tanımlayan çok çarpıcı bir ifadesi vardı: “tabanı ibadet, ortası ticaret ve tepesi ihanet”.

FETÖ’yü bu ifadeden daha iyi tanımlayan bir söz sanırım yoktur.

1970’lerden itibaren her imkânı ilmek ilmek dokuyan, “her durumu fırsata çeviren” bu yapı, sevecen, hoş, mülayim ve mütedeyyin görünümlü ibadet tabanı ile toplum içinde kök saldı ve neredeyse her kesimin itimadını kazanmaya çalıştı. Denize atılan yemli oltalar gibi, ibadet eden yüzleri öne süren yapı, ticaret sınıfıyla da milletin ve devletin paralarını yıllardır hortumlayarak en zirveye yani “ihanet tepesine“ ulaştırdılar. Fakat zaman içinde karşımıza, devleti ele geçirmeyi hedefleyen ve başka maceralara çalışan bir ejderha çıktı. Acımasız ve her kılığa giren terör örgütü.

Bu yapının, dini bir cemaat değil de devleti ele geçirmeye çalışan dış güdümlü, örneğine pek de rastlanılmayan örgütsel bir yapı olduğunun anlaşıldığı 2013 yılından itibaren neredeyse 7 yıldır devlet, bunlarla mücadele ediyor. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yapılan mücadele ve iltisakı olduğu düşünülen veya somut deliller olan kişileri devletin tüm hücrelerinden temizleme girişimi, samimi bir kararlılık ölçüsüdür. Bu samimiyeti belli bir süre sonra farklı noktalara taşımaya çalışanlar olduğu için, samimice ve bu ülkenin sade bir vatandaşı olarak birkaç tespiti paylaşmak istiyorum.

1 – Örgütün üst yapısı zaten 1999 yılından itibaren ABD’deydi. Yani bir zamanlar siyasi literatürde de çok kullanılan “Okyanus ötesi” veya “siyaset/bürokraside ikbal peşinde koşanların uğrak yeri” olan Pensilvanya’da. 15 Temmuz darbe girişimi ile örgütün üst düzey yöneticilerinden epey isim de kaçarak başta ABD olmak üzere dünyanın değişik devletlerine kapak attılar. Şu anda, örgütün sivil hayatta beyni olan yöneticiler büyük oranda yurt dışında bulunmaktadır.

2 – 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, örgütün ibadet kesimi olarak tarif edilen taban kısmı veya topluma bakan yüzü ise büyük oranda devlet içinden tasfiye edildi. Fakat bu kesim, yaşanan süreçten dolayı örgüte karşı olan bağlılıklarında ve devlete karşı duruşlarında fanatikleştiler. Artık bu kesimi kazanma şansı da yoktur.

3 – Örgütün içinde yer almış, siyaset veya iş dünyasından “arkası olanlar”dan bir kısmına dokunulamadığı gibi, bu kesimden bürokrasi, siyaset ve sosyal hayatta aktif olarak dolaşanlar çoktur. Şu anda toplumda sıkıntı da buradan kaynaklanmaktadır. Örneğin örgütle iltisak kanaati oluşan kişiler bürokrasiden temizlenirken, FETÖ lideri ile boy boy fotoğraflar çektirenler, imkânlar sağlayanlar, methiyeler düzenleyenler, Pensilvanya’yı su yolu edinen “arkalı kişiler” siyaset, bürokrasi ve iş dünyasında itibar görmektedirler.

4 –15 Temmuz öncesi ve sonrası “samimi, canla başla bu yapı ile mücadele edenler”, bir süre sonra tasfiye edilerek” FETÖ yöntemi” ile itibarsızlaştırılmışlar ve kenarlara itilmişlerdir. Kendilerini etrafa “FETÖ savar” veya “ FETÖ avcısı” olarak lanse eden veya ettiren, görünürde muteber ve mutemet sivil teşekküllere bağlı “bin bir suratlı kişiler” ise stratejik yerlerde etki kurmuşlardır. Bu kişilerin açamadığı kapı ve etki edemediği alan yoktur. Bu tarz kişiler çok iyi incelendiğinde, bu yapının içindedirler ve ortamı sulandıranlar da bunlardır.

Devleti yönetenlerin samimiyeti elbette sağlamdır. Fakat gelinen nokta daha farklı olmalıydı.