Kovid-19 (Corona) virüsünün dünyaya yayılmasından sonra, bu hastalığın yol açtığı kayıplar her gün katlanarak artmaktadır. İlk çıktığında pek önemsenmeyen bu hastalıktan dünyada ölenlerin sayısı şu ana kadar 100 bini geçti. Yakalananların sayısı ise bir milyon 650 bini aşmış durumda. Rakamlar her dakika değişmektedir.

Bu salgının, Çin’den sonra ilk görülmeye başladığı batı ülkelerinde hemen kontrol altına alınabileceği ve pek tahribat yapmayacağı sanılıyordu. Çünkü dünyanın en gelişmiş ülkeleri olarak, gelişmiş sağlık sistemlerinin olduğu varsayılmaktaydı.

Virüs, Avrupa’da boy gösterdiğinde        İngiltere ve Almanya gibi ülkeler ve hatta ABD başkanı Trump gibi bazı liderler, ilk zamanlar bunun grip benzeri bir şey olduğunu söyleyerek önlem bile almaya gerek duymadılar. Yani hafife aldılar

İtalya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde can kayıpları artmaya başlayınca, Mart ayından sonra batıda dramatik sahneler yaşanmaya başladı. İnanılması çok zor ama, hastalığın en çok yaygınlaştığı İtalya ve İspanya, meydan muharebesini kaybetmiş devletlere döndüler.

Tüm güçlerini masum ülkeleri işgal etmek, insanları öldürmek ve sömürge düzenlerini devam ettirmek için silahlanmaya ayıran batı devletlerinin, felaketlere yönelik kendi insanını dahi ayakta tutmaya bir hazırlık yapmadığı ortaya çıktı.

Hele, mikroptan korunmak için yüze takılan bez parçası olan “maske” ile ilgili yaşanan basitlikler, ancak filmlerde görülen türlerdendir.

Şu haberleri gazeteler ve televizyonlardan bir anlam veremeden okuduk ve izledik:

“Çekya, İtalya’nın sipariş ettiği 110 bin maskeye el koydu. Sorun diplomatik girişimlerin ardından çözüldü.”

“İsveç sağlık şirketi Mölnlycke’nin Çin’den satın aldığı maskelere 3 Mart’ta Fransa el oydu. Devreye İsveç hükümeti girdi ve iki haftalık mücadeleden sonra maskelerin yarısını ancak alabildi.”

“Almanya, İsviçre’ye gidecek 240 bin maskenin ihracatına izin vermedi.”

“ABD, Almanya’nın satın aldığı maskelere Tayland’da el koydu. Almanya, ABD’yi “modern korsanlıkla” suçladı.”

“Fransa’nın, Çin’den sipariş ettiği maskeler, Çin havaalanında daha fazla nakit para veren ABD’ye gönderildi.”

“Almanya’da senatör Geisel, Küresel kriz zamanlarında bari “Vahşi Batı yöntemlerinin” uygulanmamsını söyledi.”

“ABD’de de Massachutess eyaletinin aldığı 3 milyon maskeye New York limanında başka bir federal hükümet el koydu”.

“Trump, maske üreten bir firmayı “bunun bedelini ağır ödeyecek” diye tehdit etti.”

Şurası elbette bir gerçek; bu salgın hastalık dünyanın hiç beklemediği bir anda, etkisi ağır olarak geldi ve yayıldı. Fakat bilim ve teknolojinin zirvelere çıktığı bir dönemde, gelişmiş batı ülkelerinin gösterdiği acziyetlerin izah edilecek mantıki bir tarafı olmayacaktır.            Önümüzdeki aylar ve yıllarda batıda en çok konuşulacak olan konu bu salgın döneminde maskeyi dahi üretemeyen, bulamayan hantallaşan devlet yapıları olacaktır.

Son derece öldürücü silahlar geliştirmek için milyarlarca dolar harcnırken, insan sağlığı, güvenliği ve geleceği için bir hazırlık yapmayan devlet yapıları irdelenecektir.

Hastaneleri yetersiz olan, doktoruna bir önlük veremeyen, yaşlılarını evlerde ve bakımevlerinde ölüme terk eden devletin yönetim anlayışları sorgulanacaktır.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, maske meselesinin “bağımsızlık” ve “egemenlik” sorunu olduğunu söylemesi bu anlamda önem kazanmaktadır.

Maskeler meydan savaşında, batının maskesi düştü. Yeni bir dünyaya doğru gidiyoruz.