28 yıldır Dağlık Karabağ’daki Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan’ın tehditleri, zaman zaman saldırıları ve sorunları çözümden uzaklaşan davranışları olağan hale gelmişti. Temmuz başında Dağlık Karabağ’dan çok uzakta, Gürcistan sınırında, petrol boru hatları ve demiryolunun geçtiği stratejik konumdaki Tovuz’a Ermeni ordusunun saldırısı bölgede daha farklı bir şeyler olduğunun veya olacağının işaretlerini vermekteydi.

Zira bu dönemde Ege ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Fransa, Rusya, Amerika, İsrail, AB ve bazı Arap ülkelerinin aktif olarak katıldıkları, neredeyse Türkiye’yi kendi sınırlarına hapsetmeye yönelik girişimlerine karşı mücadeleler olanca hızı ile devam etmekteydi. Balkanlardan Ortadoğu’ya kadar olan yelpazede cereyan eden bu mücadeleler silsilesi içinde, Tovuz saldırısı dikkate alınmayacak bir gelişme olmamasına rağmen, Azerbaycan yine de sükûnetini muhafaza ederek olayı büyütmemeyi yeğlemiş fakat dikkatli olmaya başlamıştı.

İşte bu sıralarda, sekiz gün önce sabah saatlerinde Ermenistan ordusu Azerbaycan sınır boylarını ateş altına alarak tekrar harekete geçti ve yatakta uyuyan sivilleri katlederek bu günkü durumun oluşmasını sağladı. Yani Ermenistan yine saldıran taraf oldu.

Saldırıya uğrayan taraf olarak Azerbaycan, ilkönce saldırıları durdurmaya ve daha sonra da yıllardır işgal altında olan topraklarını kurtarmak için harekete geçti. Uluslararası hukuka göre Azerbaycan hem saldırıya uğrayan ve hem de toprakları işgal edilen ülke olmasına rağmen, dünyadan gelen tepkiler maalesef bu yönde olmadı.

Ermeni saldırılarının ilk zamanlarında olayı uzaktan takip eden batılı ülkeler, Rusya ve Amerika, Azerbaycan ordusunun işgal altında olan topraklarını hızla kurtarmaya başlaması ile harekete geçtiler ve sürekli ateşkes çağrıları yapmaya başladılar. Türkiye ise her zaman olduğu gibi her anlamda Azerbaycan’a destek vermektedir. Azerbaycan ordusunun üstün başarılarının altında Türkiye’den gönderilen İHA ve SİHA’ların büyük rolü olduğu gözlenmektedir.

Ege, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz üzerinde bunca sorunlar ve mücadeleler devam ederken, Kafkasya’nın en stratejik noktasında bu savaşın çıkması tesadüfi değildir. Ermeni saldırılarını Ege ve Doğu Akdeniz’de gelişen olayların bir parçası olarak değerlendirmek gerekir. Azerbaycan üzerinde yeni bir cephe açarak Türkiye’nin dikkatlerini farklı bir noktaya çevirmenin yanında, her zaman Türkiye ile hareket eden ve edecek olan, bölgenin gelişen ülkesi Azerbaycan’ın askeri ve ekonomik olarak önünü kesmenin amaçlandığı görülmektedir.

Azerbaycan ordusunun ilerlemeye başlamasından hemen sonra PKK’lı teröristlerin, Ortadoğu’dan silahlı grupların ve yine Rusya’nın askeri yardımlarının İran üzerinden Ermenistan’a ulaştırılması dikkat çekicidir. Diğer taraftan Amerika ve AB ülkelerinden Azerbaycan’a tam destek veren Türkiye’ye yaptırım naralarının yükseldiği, bir an önce ateşkes için Azerbaycan üzerinde baskıların artmaya başladığı görülmektedir.

Balkanlar’dan Ortadoğu’ya ve Kuzey Afrika’ya kadar dünyanın enerji kaynaklarını barındıran ve stratejik konumda bulunan coğrafyayı menfaatlerine ve zevklerine göre yeniden dizayn etmeye çalışan sömürgeci ülkelerin, Kafkasya üzerinde planlar yaptıkları ortadadır. Kanlı terör örgütlerini İran üzerinden bölgeye aktarmaları, Suriye ve Libya’da olduğu gibi onlar üzerinden bir mücadele yürütecekleri izlenimi vermektedir.

Azerbaycan’ın başarılarına bakıldığında Dağlık Karabağ’ın işgalden kurtarılacaktır. Fakat Müslüman ülkelerin başlarındaki “bekçiler” bu süreçte de çok kötü sınavlar vermektedirler. Bunlara bakarak Macaristan’ın Azerbaycan’a açıktan destek veren tavrını takdir etmek gerekiyor.