Bu zor zamanda ve bunca bilgi kirliliği varken aklıma gelen bir hadis var:

“Her duyduğuna inanması ve onu anlatması kişiye günah olarak yeter!”

(Müslim, Mukaddime 5)

İnsanlar neden yapar bunu ve nasıl bir fayda umar bilmiyorum ama her bir yanda kendince insanları bilgilendirmeye çalışanlar var. Belki bir kısmı iyi niyetli ama diğer bazılarının niyetlerinin iyi olduğunu vehmetmek için zihnimizi çok fazla yormak gerekiyor.

Apaçık niyetleri bozuk, insanları ümitsizliğe, korkuya ve paniğe sürüklemek için ellerinden gelen her ne ise onu mümkün olduğu kadar fazla yapıyorlar. Benim tavsiyem böyle bir zamanda az evvel söylediğim hadis-i şerifi zihnimizin bir kenarında devamlı surette tutarak hareket etmek ne söylenene hemen inanmak ne de hakikat gibi onu etrafa anlatmak bize göre değil ve hiçbir faydası yok.

Gözü olup da görebilen, vicdanı olup da söyleyebilen herkes şunu görüyor ve anlıyor ki bütün bir dünyanın aciz ve güçsüz kaldığı bu zamanda Türkiye olarak yapılabilecek ve insan gücünün elverdiği kadar ne yapılabiliyorsa yaptık, yapıyoruz.

Devlet elinden geleni bütün şartları zorlayarak ve en başından beri gayretle yaptı. Şimdi sıra millette, sokağa mümkün olduğu kadar ve mecbur kalmadıkça çıkmamak gerekiyor. Gerçi bazıları ölmeyi bayılmak zannediyor galiba, inatla ve ısrarla sadece kendilerini değil etraflarındaki herkesi tehlikeye sokarak keyifleri için çıkıyorlar sokaklara. Ormana, parka, bahçeye akın ediyorlar, mangal yakıyorlar. Allah aşkına bu neyin cesareti ve akıl dediğinizi nerede terk ettiniz?

Devlet elinden geleni yapıyor ama kabul edelim ki nankör çok. Adamlar çıkıp da bunca gayrete ve bunca fedakârlığa teşekkür edeceklerine Küba’ya güzellemeler diziyorlar. Umutları Küba’ymış. Öyle diyorlar. Zaten bütün dünya tedbirsiz ve umursamaz davranırken ilk andan beri bütün çalışmalarıyla buna hazır bekleyen de Küba’ydı. Şüphelenilen insanları hastanelerde gerçek anlamda “misafir” gibi ağırlayan da Küba. Yaşlıların evlerine kadar ekmek, su götüren de Küba’nın bilmem hangi şehrinin görevlileri…

Her akşam çıkıp da ağlamaklı ve yorgunluktan gözleri kapanacak halde milletini bilgilendiren de Küba’nın sağlık bakanı. Kendi çalışmalarını, tetkik ve tedavi ekipmanlarını yapıp da hastalığa karşı direnen de Küba’nın insanları. Hem on vatandaşını gurbette ve bu illetle garip bırakmamak için uçak kaldırıp da memleketine getiren de Küba devleti. Ne diyeyim, hakkını vermek lazım “Bu Küba gerçekten büyük devlet…”

Bir de her şey Erdoğan’ın yüzünden. O ta doksanlı yıllarda İstanbul’dan belediye başkanı adayı olmasaydı. Sonra çöp ve pislik içindeki şehir için bu kadar çalışmasaydı sonra okuduğu şiir için hapse atılmasaydı ve parti kurmasaydı, bu kadar oy almasaydı, başbakan, cumhurbaşkanı sonra da başkan olmasaydı, yerli silahlar üretmese, vatanını sevmese, bu kadar dik durmasaydı. Bir de şu İstanbul havalimanını yapmasaydı bu virüs Türkiye’ye gelmeyecekti. Hepsi Erdoğan’ın yüzünden…