İşkence suçu, Türk Ceza Kanunu’nun kişilere karşı suçlar bölümünde 94. ve 95. maddelerinde işkence ve eziyet başlığı altında düzenlenmiştir. Ayrıca Türkiye Anayasa’sının 17/3 maddesinde; “kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” Şeklinde işkence suçu düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu’nun 94. maddesi; “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” Şeklindedir.

Korunun hukuki değer

İşkence suçunda, işkenceye maruz kalan kişiye ait menfaatlerin korunmaktadır. işkence, bir kişiye karşı insan onuru ile bağdaşmayan; bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama ve irade yeteneğinin etkilenmesine neden olan, aşağılanmasına yol açacak davranışlar şeklinde tezahür etmektedir.[1] Bu suçla bireyin vücut bütünlüğü, ruh ve beden sağlığı korunmaktadır. İşkence suçunun faili ancak kamu görevlileridir. Halk arasında bilenen işkence suçu, aslında, kamu görevlisi olmayan kişiler tarafından işlenen suç vasfı itibariyle eziyet suçunu oluşturmaktadır.

Suçun unsurları

TCK’nın 94. maddesinde belirtildiği üzere; Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlar” işkence suçunun bir kişi tarafından gerçekleştirilen icrai ve iradi insan davranışını oluşturmaktadır.

“Belli bir süreç içerisinde uygulanan hareketler bir bütün olarak, kişinin bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama ve irade yeteneğinin etkilenmesine veya aşağılanmasına yönelikse işkence suçu oluşacaktır[2].”

Yukarıda da belirttiğimiz üzere işkence suçunun faili ancak kamu görevlileri olabilir. Özgü bir suç olan işkence suçu, her kamu görevlisi tarafından işlenebilir. Ancak kamu görevlisi işkence fiilini görevinin ifası sırasında, görevden kaynaklanan nüfuzunu suiistimal ederek gerçekleştirmelidir. Görevle ilgisi olmaksızın bir kamu görevlisinin kişiler üzerinde işkence yapması ancak TCK’nın 96. Maddesinde düzenlenen eziyet suçunu oluşturur.

İşkence suçu mağdur açısından bir özellik arz etmemektedir. İşkence suçunun mağduru herkes olabilir. Göreviyle ilgili olarak kamu görevlisi ile muhatap olan herkes bu suçun mağduru olabilir. İşkence suçunun konusu ise işkence suçu mağdurunun vücudu, bedensel veya ruhsal yönden acı çektirilmesine sebep olunması daha ileri gidilerek, kişinin yaşam hakkıdır.

Cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli unsurlar

TCK’nın 94. maddesi 2. fıkrasında düzenlenen, ceza da artırım yoluna gidilmesi gereken unsurlar; işkence suçunun; “Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı, Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla, işlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” “Aynı maddenin 3. Fıkrasında ise; “Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” Şeklindedir.

İşkence suçu ancak kasten işlenebilen bir suçtur. Failin, mağdura karşı bedensel veya ruhsal yönden acı verici, irade yeteneğini ortadan kaldırır nitelikte hareketler yaptığını bilmeli ve istemelidir. Amirin emri ile kamu görevlisinin işkence yaptığı savunması işkencenin haklılığı yönünde gerekçe kabul edilemez[3].

İşkence suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri

            TCK’nın 95. maddesinde düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence;

“(1) İşkence fiilleri, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,b) Konuşmasında sürekli zorluğa,c) Yüzünde sabit ize,d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı oranında artırılır.

(2) İşkence fiilleri, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,d) Yüzünün sürekli değişikliğine,e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(3) İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre

sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) İşkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” Şeklindedir.

İşkence suçunun özel görünüş şekilleri açısından ele aldığımızda, kamu görevlisinin, işkence suçunu teşkil eden icra hareketlerine başlandıktan sonra, icra hareketlerinin engel bir nedenden dolayı tamamlanamaması sonucunda işkence suçu, teşebbüs aşamasında kalmış olur.

İşkence suçuna iştirak hükümlerini incelediğimizde ise işkence suçu failinin yalnızca kamu görevlisi olduğu ve bu suç mahiyeti gereği mahsus yani özgü suç olduğundan dolayı bu suça iştirak edenler azmettiren ya da yardım eden fail olarak ceza sorumluluğu olacaktır.

Kanun koyucu işkence suçunda bu kurala istisna getirerek, suça iştirak eden yani katılan sivil kişilerin de kamu görevlisi gibi sorumlu olacağını belirtmiştir[4].

İşkence suçu birden fazla kimseye karşı işlenebilir. Her bir mağdur bakımından farklı suç oluşacaktır. İşkencenin cinsel tacizle birlikte gerçekleştirilmesi yukarıda da belirttiğimiz üzere cezayı artıran nitelikli unsurlardandır. (TCK 94/3) Buna göre failin ayrıca cinsel taciz suçundan sorumluluğu doğmayacaktır.

Son olarak işkence suçu savcılık tarafından re’sen soruşturması yapılır ve bu suçta zamanaşımı hükümleri işlemeyecektir.

[1] Artuk, Emine-Gökcen,Ahmet-Yenidünya,Caner, Özel Hükümler, s.241.

[2] Üzülmez, İşkence ve Eziyet Suçu, s.236

[3] Tezcan-Erdem-Önok,s.261;Demirbaş, İşkence, s.40 vd.

[4] Artuk, Emine-Gökcen,Ahmet-Yenidünya,Caner, Özel Hükümler, s.255.