Lisede bir tarih hocamız vardı; Türk milletine derin bir aşk ile bağlı, milliyetperver Hasan Hocamız. Öyle bir ders anlatırdı ki; onunla beraber bazen Tanrı Dağları’na çıkar, bazen de Malazgirt’te, Niğbolu’da kefereyle cenge tutuşurduk. Kâh Söğüt ocağında Ertuğrul Gazi, kâh Bizans surlarında Ulubatlı Hasan olurduk; bitti denildiğinde “kurtuluş” olur, kuruluşumuzun sağlam direklerini bozguncuların kafasına kafasına indirirdik. Hasan hocama Allah uzun ömür versin. Kimilerine göre “milliyetçi”, bazılarına göre “yerli ve milli”, şahsıma sorarsanız da vatanperver fikir karakterimizin oturmasında büyük payı olmuştur. Tıpkı birleştirilmiş sınıflardan oluşan köy okulumuzda, bizlere  merhum Ahmed Cevad’ın “Çırpınırdı Karadeniz” türküsünü (marşını) öğreten Aslı Hocamız gibi…

***

Hasan Hocam, hararetle Moğol İmparatorluğu’nu anlatıyordu. Gözlerinde Cengiz Han’a karşı bin yıllık kiniyle. Ben de boşta bulunup soru sordum:

-Hocam Cengiz Han bu kadar Türk’ü kesti, neden Anadolu’da bu kadar Cengiz ismi var?

­-Neden olacak akılsızlıktan (anlık sinirle). Bazen öyle şeyler görüyor ve duyuyorum ki; bu milletin milliyetçiliğini yapmaktan utanıyorum. Pişman oluyorum.

Tabii ertesi hafta sınıfta aynı heyecanla ders anlatmaya devam eden Hasan Hoca… Vallahi ben de bazen kızıyorum bu millete… Ben de pişmanlık duyuyorum… Hele ki, vakti zamanında üç kıtayı aç yatırmamış bir ecdadın gözü doymayan torunlarını gördükçe öfke patlaması yaşıyorum..

Devlet, koronavirüsle mücadelede vatandaşına sahip çıkmak için bir uygulama başlatıyor. Eksiği fazlası tartışılır. İlgili kurumların seferber edilerek Vefa Sosyal Destek Grupları’nın da yardımıyla, ihtiyaç sahibi kimselere bin TL nakdi yardım dağıtılıyor. Buraya kadar her şey güzel. Gelin görün ki; yardım için başvuru yapanlar arasında kimler var kimler… Ferrari’sine kıyamayan bilge mi ararsınız? Yoksa 24 tane evi olup da yardım isteyen mi? Villalara yardım götürmekten utanan kişiler olduğunu duydum. Bakan Hanım, “Ferrari” olayını doğruladı. O kişiye yardım çıkmamış… O da muhtemelen “isteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü” demiştir.

***

Yahu arkadaş ne ara bu kadar yüzsüz türedi “insanlık” liginin şampiyonu bu topraklarda.  Anadolu’da güzel bir tabir vardır: Sıkıştın mı gücün malına yeter. Allah vermiş, helalse daha da çok versin. Ama size mi kaldı bu yardıma başvurmak? Sakın bana zor durum falan demeyin kardeşim. Bilmediği bir şekilde, üstüne yapılmamışsa bu kadar mal varlığı, bu olanı düzgün ve nahif kelimeler zor açıklar.

***

Neyse, seviyeyi bozmadan tamamlayalım. İnanın şu “toklar” doyarsa, gariban aç kalmaz. Mazlum, aç yatsa bile tok doyurur. Bu yüzden Anadolu’da misafirliklere gelinip gidilirken “aç gel” denir. Düz mantıkla baktığınızda diyeceksiniz ki; ne var bunda? Öyle değil işte. Tok olanı doyurması zor olduğu için söylenmiştir bu söz… Allah insanı açlık kadar açgözlülükten de esirgesin. Bu arada, “fırsatçı azınlığa” kızıp bu necip milleti sevmekten vazgeçmeyiz. Kalın sağlıcakla..