23 Haziran’da tekrarlanacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine günler kala, siyaset rüzgarı sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin her tarafında olanca hızıyla esmekte.

Ramazan bayramında bile tüm Anadolu kentlerinde, kafelerde, meydanlarda, evlerde, kalabalık mekânlarda konuşulanlar İstanbul BB seçimi, seçimin tekrarı sürecinde yaşanılanlar, Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu’ndan ibaret.

Sadece İstanbul’da seçimlerin yenilenmesine rağmen, sanki ülkenin tamamı seçime gidiyor havasını Anadolu’nun her tarafında görmek mümkün.

Bunda biraz da, mevcut ve geçmiş siyasetçilerin “İstanbul’u kazanan, iktidarı da alır” sözünün etkisi olacak ki, hem iktidar ve hem de muhalefet “İstanbul’a” büyük önem vermektedir.

Bu nedenle, hem AK Parti ve hem de CHP, 23 Haziran’da kendi adaylarının ipi rahat göğüsleyeceğini iddia ederek seçmeni etkilemeyi amaçlamaktalar.

Kimine göre Yıldırım, kimine göre de İmamoğlu önde görünmektedir.

Acaba, İmamoğlu’nu 2-4 puan arasında bir farkla önde gösteren anket sonuçlarının sahada karşılığı var mıdır?

Bu soruya, kalabalıklarda “İmamoğlu” bahisli konuşmalar ve insanların görüşlerini açık şekilde ifade etmelerine bakarak “evet” diyebilmek mümkün.

İmamoğlu’nun Karadeniz’e yaptığı bayramlaşma ziyaretlerinin birer miting havasına bürünmesi ve insanların onu görmek için meydanlara akın etmesi de onun lehine bir havanın olduğunu göstermektedir.

Kitlelerin bir adayı fenomen halime getirerek etrafında toplanmasında, AK Parti’nin 17 yıldır iktidarda olmasının verdiği yüz eskiliği, biriken bazı sorunlara çözüm getirilememe, ekonomideki sıkıntılar, parti ve bürokraside halktan uzak duruşlar,

CHP adayının kamuoyuna yansıtılan “mağduriyet iddialarının / süreçlerinin” etkisi çok büyük etkenlerdir.

Türk milleti mağdurlara meyleder ve mağdur olarak gördüklerine sonsuz destekler verir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, İstanbul BB Bakanı olduğu 1994 yılından Cumhurbaşkanı olduğu yakın zamana kadar yaşadığı engellenmeler, “Artık muhtar bile olamaz” sevinçleri, şiir okumanın karşılığı olarak cezaevi süreci, darbe girişimlerine maruz kalma..vb gibi yaşadığı sancılı ortamlardan, toplumun onu getirdiği nokta göz önüne alınırsa ifade edilmek istenilen çok daha iyi anlaşılabilir.

İmamoğlu’nun gerçekten mağdur olup olmamasından ziyade, şu anda toplumdaki algı bu şekilde olduğu için, onun lehine bir rüzgârın estiği gözle görülmektedir.

CHP, uzun bir zamandır hayal etiği bir rüzgarı, İmamoğlu ile birlikte yakalamış görünmektedir.

AK Parti adayı Binali Yıldırım ise tecrübeli ve birikimli siyasetçidir. Toplum tarafından da sevilmektedir.

Önemli görevlerden Belediye Başkanlığı gibi bir makama talip olmasıyla, hizmet eri olduğunu göstermiştir.

Oylarının “çalındığı” iddiaları ile de mağdur imajı vermektedir.

AK Parti, tüm bu süreçleri dikkate alarak, seçim sonuçlarının etraflıca analizini yapmaz ve seçmene sorunları gidermeye yönelik “güven telkin etmezse” 23 Haziran seçimlerinde bir yenilgi yaşayabilir.

İyi bir rüzgar yakalayan İmamoğlu mu, tecrübeli siyasetçi Yıldırım mı İBB başkanı olacak sorusuna en iyi cevabı elbette sandık verecektir.

23 Haziran’dan sonra Türkiye’yi iç siyasette daha hareketli günlerin beklediği âşikârdır.