İstanbul Sözleşmesi’ni Ak Parti savunuyor, Ak Parti’den ayrılan Ahmet Davutoğlu savunuyor, Ali Babacan savunuyor, ihtimal ki Abdullah Gül de savunuyor.

CHP, HDP, Kemalistler, laikler, ataistler, ateistler, sosyalistler, komünistler, kapitalistler zaten ölümüne savunup toz kondurmuyor.

Karşı çıkanlara bakıyorum, günlük hayatta mazbut, dindar, dava diye dünyayı ve dünyalıkları elinin tersiyle iten beyefendi ve hanımefendiler…

Savunanların ekseriyetine bakıyorum da din, diyanet, tesettür (türban demiyorum?), aile kavramı, gelenek, kültür, millî duruş hayatlarında pek de yer tutmuyor.

Karşı çıkanların ise bu konularda daha hassas olduğu o kadar aşikâr ki…

Yine karşı çıkan erkeklerin zalim, tecavüzcü, tacizci, şiddet yanlısı olanına ya da kadın olup da bunlardan zevk alanına rastlamadım.

Çünkü şiddetin asıl sebebi olan alkol, kumar, evli olduğu hâlde başka kadınla veya erkekle olma durumu bunlarda söz konusu değil…

İstanbul Sözleşmesi, nasıl bir fitneye dönüştü aklım hafsalam almıyor.

Bir taraftan Ak Parti kadın kolları, bu sözleşmeden hareketle söylenen sözler sebebiyle Abdurrahman Dilipak’a 81 ilde 81 dava açmak gibi bir garabetin içine düşüyor.

Diğer taraftan bu sözleşmeye karşı çıkan, eleştiren herkes alçakça saldırıya uğruyor; adi ithamlara, ağır suçlamalara maruz kalıyor.

CHP Kadın Kolları Başkanı Aylin Nazlıaka, CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında İstanbul Sözleşmesi ile ilgili şu pespaye cümleleri kurmuş: “Erkekler, İstanbul Sözleşmesi’nden rahatsız değil; eşine, sevgilisine ya da hiç tanımadığı bir kadına şiddet uygulayan, katleden, tacizci, tecavüzcü erkekler rahatsız.”

Bu nasıl bir mantık? Bu nasıl bir pespaye zihniyet? Bu nasıl bir vicdansızlık?

İstanbul Sözleşmesi; ayet mi, hadis mi, nas mı? Bu sözleşmenin fikir babası kim? Bu sözleşmenin ana fikri ne? Bu sözleşmenin satır aralarını hiç mi okumadınız?

Aileyi kurumuna zarar verdiği, insan fıtratına aykırı olduğu için Ermenistan, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Moldova, Slovakya, Ukrayna ve Birleşik Krallık (İngiltere) bile sözleşmeyi reddedip uygulamazken bizdeki en uç siyasi oluşumların bu ucube sözleşme konusunda ittifak hâlinde olması ibretlik bir durum…

İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkıp eleştirenleri cahillikle, sözleşmeyi okumamakla itham ediyorlar. Bence savunanlar hiç okumamış ya da okuduğunu anlamak konusunda ciddi sıkıntıları var. Anladılar ve uygulama konusunda bu kadar heveslilerse durum çok daha vahim…

Numan Kurtulmuş ne demişti sözleşmeyle ilgili? “Hem İngilizcesini hem de Türkçesini okumuş biri olarak söylüyorum ki bu sözleşmeyi imzalamış olmak büyük hata idi.”

E Numan Kurtulmuş, savunanların hiçbiri kadar anlamamış demek ki bu sözleşmeyi!..

Ak Parti içinde tatmin edici bir açıklama yapabilecek kimse olduğunu düşünmüyorum bu sözleşmenin niçin savunulduğuna dair, bugüne kadar da olmadı zaten…

Bilal Erdoğan’ın yönetiminde olduğu TÜGVA kaldırılsın açıklaması yapıyor, Sümeyye Erdoğan’ın yönetiminde olduğu KADEM ölümüne savunuyor. Numan Kurtulmuş gibi güvendiğimiz biri kaldırılacak açıklaması yapıyor, yine güvendiğimiz bir başka isim olan Meclis Başkanı, kaldırmaya gerek yok diyor.

Ak Parti içinde de bence büyük sorun teşkil ediyor bu sözleşme… Ancak savunucu durumundaki kadın lobisi, daha ağır basıyor anlaşılan…

İstanbul Sözleşmesi, daha çok fitne fücura, ayrışmaya sebep olacak gibi… Gidişat çok garip bir hâl alıyor. Bu sözleşmenin mimarları bile bu kadarını hesaplayamamışlardır eminim… Bir taş atıp milyonlarca kuş vurmuş olacaklar.

Allah ahir ve akıbetimizi hayırlara çıkarsın inşallah!..