Bizde mutlu olaylar için söylenen bir iyi dilek sözü vardır: “Uğurlu kademli olsun.”

Çok severim bu sözü.

‘Kadem’ bizim dilimizde üç durumda kullanılır. Birincisi, adam, ayak; ikincisi uzunluk ölçüsü olarak ayak; üçüncüsü ise uğur, kut…

Fakat bizim başlığa aldığımız anlamı farklı. Kadın ve Demokrasi Derneği’nin kısaltması. Kamuoyu bu derneği KADEM olarak tanıyor. Laf aramızda, Sayın Cumhurbaşkanımıza yakınlığı sebebiyle başta ‘bizim mahalle’ olmak üzere acımasız bir ön yargı ile sürekli dayak atılıyor.

KADEM, kadın odaklı meselelere çözüm bulmak adına 2013’te faaliyete başladı. Toplumsal cinsiyet adaletinin anlaşılabilmesi için çok önemli işlere imza attı. Burada ‘toplumsal cinsiyet adaleti’nin altını çizmekte fayda var. Cinsiyet odaklı ayrımcılığın karşısında durması, kadını ve erkeği karşıtlık ekseninde değil birbirini tamamlayan ‘iki insan’ olarak ele alması, aileyi korumak adına yeni politikalar geliştirmesi ve kamuoyuyla paylaşması…

KADEM’i ön yargısız, faaliyetlerine odaklanarak ve gerçekten adil bir vicdanla tanımamızı gerektiriyor.

Şu hastalıklı halden bıktık, usandık: Efendim, yukarılara yaklaştıkça hizmetler başkalaşıyor. Her yerde, her yönde hep aynı isimleri mi göreceğiz?

Cevabı ben vereyim…

Eğer bir derdiniz var ise…

Ve bu derdi en az sizin gibi sırtlanmış birileri en önde koşuyor ise…

Sizin de bu yürüyüşe katkı sunma ödeviniz var. Öyle hamasetle filan bu işler olmuyor.

Ülkemizde bugüne kadar ‘kadın’, ‘gençlik’ ve ‘aile’ meseleleriyle kimler ilgilendi biliyor musunuz? Bu üç alandaki sosyal politikaları kimler üretti ve uyguladı? Bu kişi ve kurumları kimler besledi?

İlkokulda iken her sabah sıralarımızın üzerinde Amerikan yardımı süt tozu ve VİTA yağları bizi beklerdi. Her ikisini nasıl eşleştirdi iseler…

Yıllar sonra öğrendik ki bu süt tozlarının bileşiminde kısırlaştırıcı etken madde kullanılmış. Ve biz her sabah bu sütleri büyük bir iştahla midemize indirmişiz!

Bu ülkede birileri istedi diye on binlerce aile planlaması merkezleri kuruldu, hatırlayanınız var mı? Hatta bu konuda okullarda kurslar bile verildi.

Uzatmayalım…

İşte bu büyük projelerin sahipleri kimler ise, aile, gençlik, kadın meseleleri ile ilgili politika belirleyenler de onlar oldu. Belirledikleri bu politikaların hiç ama hiçbiri ne benim genetiğime uygundu ne kültürümü yansıttı ne de fukara Anadolu insanımın bir derdini çözdü.

Ülkemizde ilk defa…

Evet ilk defa bir sivil toplum örgütü, her birimizin sinirlerini titreten bu meselelere el attı diye sevineceğimiz, el birliği ile destek vereceğimiz yerde…

Sağcısı-solcusu, İslamcısı-ülkücüsü… Hep bir ağızdan, KADEM şöyle, KADEM böyle korosuyla hareket ediyoruz.

Hanımlar, beyler…

Masalları biten evlerde yaşıyoruz. Türküleri biten nesiller yetiştirmeye çalışıyoruz. Anneye, babaya ‘öteki’ muamelesi çeken bir gençlikle karşı karşıyayız. Aile içi şiddet toplumsal cinnete dönüşmüş durumda. Cinsiyet adaleti konusunda henüz bir arpa boyu yol gidebilmişiz. Farklı kadın kimliklerine ilişkin herhangi bir öngörümüz, çalışmamız yok. Yasalar yeterli, cezalar caydırıcı değil. Toplumsal birlik ve beraberliğin aile yuvasında başladığına dair inancımızı yitirmişiz. Bilgiye ulaşımın saniyelere indiği günümüzde sosyal medya üzerinden birbirimizle iletişim kurduğumuz gerçeği ortada iken…

Bu meselelerle dertlenmiş ve her biri kitaplık çapta eserler ortaya koymuş KADEM’i tanımak, anlamak ve destek olmak için biraz sağduyuya -hatta akla- ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Bu yazı mutlak bir teslimiyetle KADEM’e sahip çıkalım çağrısı değil. Eleştirelim de… Ama eleştirirken kafa-göz patlatmak yerine çözüm odaklı düşünelim. Çünkü sonuçta hepimiz insanız ve ‘biz’ istişareyi neredeyse imanın şartı olarak bellemiş bir inanca mensubuz.

Sözün özü şu: KADEM diye güzel bir sivil toplum örgütümüz var. Faydalı işler yapıyor. Kahverengi çatı, bilmem ne anneleri, şu veya bu kolektifleri, gökkuşağı bilmem neleri gibi ideolojik, gizemli, hesaplı-kitaplı işler yapmıyor. Kaos tetikçiliği peşinde hiç değil…

Bana inanmazsanız www.kadem.org.tr adresinden neler yaptıklarına bir göz atın derim.

Vesselam…