İnternette arama motorlarına “Pisa nedir?” diye sorulduğunda şu cevapla karşılaşıyoruz: “Açılımı ‘Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’ olan PISA (The Programme for International Student Assessment),  Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir.”

Pisa sonuçlarının açıklanmasına saatler kala değerlendirmeye katılan ülkelerin eğitim camiaları nefeslerini tutar ve borsa takip edercesine ekranlara kilitlenir. Bizde de son zamanlarda eğitim camiasının küçük bir kısmı, basın dünyasının belli bir kısmı tarafından sonuçlar merakla beklenir oldu. Samimi olan azınlık bir tarafa bırakılırsa her meselede olduğu gibi bu meselede de herkes kendi cephesinden saldırı ya da savunma pozisyonu almaya başladı. Pisa sonuçlarındaki pek de parlak olmayan durumumuz savunmayı zayıflatırken saldırıları da arttırmış vaziyette. Bu kadarı da iktidar-muhalefet mücadelesinin olduğu bir toplumda normaldir.

Ancak üzerinde asıl durulması gereken konu, ortaya çıkan manzaranın sebepleri ve alınacak tedbirler olmalıdır. Pisa değerlendirmesinin gelişmiş devletlerin bir tür emperyalist organizasyonu olduğu, bizim ülkedeki çocuklara göre soru sorulmadığı, sonuçların manipüle edilebildiği gibi iddiaları bir kenara bıraktığımızda; 70 ülke içerisinde 50. sırada olduğumuz gerçeği ile yüzleşiyoruz.

Aslında eğitimde sıkıntılar yaşadığımız, bu sıkıntıların asırlık geçmişinin olduğu hakikati bilinmeyen bir şey değil. Hemen hemen herkes eğitimdeki sorunların farkında. Mutedil olan ve iyi niyetli olan her insan bu sorunların tek bir sebebinin olmadığını da itiraf eder. Çözüm için yapılması gerekenler de üç aşağı beş yukarı benzer şeyler. Eğitimin tüm diğer konularından önce ele alınması gereken “eğitim felsefesi” meselesini ayrıca konuşmak üzere bir kenara bırakırsak 2015 Pisa sonuçları bize şunları söylüyor:

Söz konusu değerlendirme programına 15 yaşında olan lise öğrencileri alınıyor. Okullar ve öğrenciler rastgele seçiliyor. Son beş yıllık bütçe payları düşünüldüğünde, eğitime yapılan bunca yatırıma rağmen sonuçlar 2012’nin gerisinde kalmıştır. Şahsen bunun sebepleri arasında lise eğitiminin zorunlu hale gelmesinin de dolduğunu düşünüyorum. Çünkü TEOG sınavında yeteri kadar başarılı olamayan yarım milyona yakın öğrenci ve sıralamada diplerde olan on binlerce öğrenci kanunî zorunluluk sebebiyle herhangi bir liseye kayıt yaptırıyor. Bu öğrencilerin çok büyük bir kısmı 9. sınıftan sonra Açık Öğretim Lisesi’ne geçiyor. Haliyle bu öğrenciler 9. sınıfı okurken Pisa değerlendirmesine tâbi olabiliyor ve ortalamaları etkiliyor. Bu olumsuz durum, Açık Lise’ye geçişin kolaylaştırılması ile delinmiş olan ve fiilen ortadan kalkmaya başlayan zorunlu lise eğitimi kararını yeniden gözden geçirmek için bir fırsat olabilir.Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin de dile getirdiği ve çözüm için ciddi çalışmalar yaptığı ders müfredatlarının hafifletilmesi meselesinin ne kadar elzem olduğu da Pisa sonuçlarıyla ortaya çıkmış oluyor. Çünkü eğitim konusunda önemli mesafeler katetmiş ve belli bir kaliteyi yakalamış ülkelerin müfredatlarıyla kıyaslandığında bizimkinin çok daha ağır ve dolu olduğu görülmektedir. Hem öğretmenlerin hem de eğitim siteminin alışılagelen ezberci yöntemi de bir başka sorun olarak karşımızda durmaktadır. Böylece öğrencinin daha çok çalışması sadece daha çok şeyi ezberlemesi sonucunu ortaya çıkarmış oluyor.

Şimdilik iki madde ile iktifa edelim. Doların yükselmesi, saatlerin geri alınmaması, bilmem hangi yetenekli arkadaşın hangi yarışmada kaçıncı olacağı, derbi maçların hakem hataları tartışmaları bitince devam ederiz artık bu meseleyi ele almaya…