Dostlar size bir sır vereyim mi? Kahve içmeyi sakın ha ihmal etmeyin. Çünkü kahve kokusunun her şeyi iyi etmek gibi bir özelliği vardır. Onun da özünde insan sevgisi vardır. Bütün kulağa zararsız sözler onu yudumlarken dökülür. Kimi zaman hüzün, kimi zaman neşedir ama bilesiniz ki, onu içmek başlı başına huzurdur. Kahveyi içmek de pişirmek de bir sanattır. İçine biraz sabır biraz da sevgi katmanız gerekir. Bakır cezvede ve közde pişirilene ise asla doyum olmaz. Köpüğü ayrı, kokusu ayrı bir keyif verir. Yudumlamaya başladığınız vakit, yüzünüzde birden güneşli ihtimaller belirmeye başlar. Kahve içme ritüelinde sabırsızlanan ve yerinde duramayan köpük parçacıkları, kıpraşarak ‘Hadi artık sönmeden höpürdet beni’ diye size göz kırparlar. Kalpleri eritecek olan ise, içinde gözyaşlarının olduğu telvesidir. Bazı kahveler uzaklara bakılarak içilir, bazıları ise dostun gözlerine. Sadesi de vardır, az ve orta şekerlisi de. Ama şartlar ne olursa olsun adaptandır, kahve yavaş yavaş ve tadı çıkarılarak içilir. Ve unutmayasınız mutlaka kahveden önce biraz su içilir.

Kıymetli dostlar kahve deyip geçmemek gerekir. Çünkü yüzyıllar boyunca tüketmiş olduğumuz bu güzel içecek, artık hem günlük hayatımızın hem de kültürümüzün bir parçası haline dönüşmüştür. Kahve, artık ortak dilimizdir. Birçok rahatsızlığa iyi geldiği bilinen kahve, tokluk hissi uyandırarak da kilo almamıza engel olur. Hem sizin hem de kalbinizin vazgeçilmez yegâne dostudur. Ağrı kesicidir, lakin reçeteyle satılmaz. İçeni sakinleştirir, dağılanları toparlar. Bedeni kendine mezar olmuşları da diriltir. Yorgunluğu alır, zekâyı keskinleştirir. Tüm sıkıntılara tesellidir. Keyfine de kederine de ortak olur. İç sıkıntısına da iş sıkıntısına da çok ama çok iyi gelir. Ruhunuzu ısıtır, yalnızlığınızı giderir. Dostluğa, arkadaşlığa yakınlaşma vesilesidir. Her türlü güzel başlangıçlar onunla başlar. İçinde bolca hayat vardır. Bazen huzurun, bazen de molanın adıdır. Çay kalabalığı, kahve yalnızlığı severmiş. Azdır, özdür ama gerçek bir dosttur. Arkadaşlıklarda, dostluklarda ve ilk tanışmalarda hep onunladır. İster söz kesin, ister kız isteyin her ikisinde de zinhar onsuz olmaz. Üzerine ruhumuzun mayasının karıldığı toprakların o mis gibi kokusu sinmiştir bir kere. Sadece sevenleri değil tüm dünyayı birbirine bağlar. Onunla fersah fersah ötelere, gönülden gönüle sayısız köprüler kurulur.

Velhasıl, demem o ki kıymetli dostlar bilesiniz ki kahve candır. ‘Uyku yorgansız kahve de dumansız olmazmış!’ Gündelik hayatın temposundan bir anlık da olsa bizleri uzaklaştıran, dinlenmemize vesile olup içe dönüşümüzü bir hayli hızlandıran, bu güzel nimetin kadrini kıymetini çok ama çok iyi bilelim. Hem ne biliyorsunuz ki? Belki de kahve bizim en güzel bahanemizdir! Ne diyordu atalarımız: ‘Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane…’ Unutmayasınız! Kahveye tadı veren kiminle içtiğindir. Bir de kırk yıllık hatırı vardır. Kahve hatır işidir, bihakkın kıymet bilenle içilir. Asildir. Sınıfsal imtiyazları bitirir. Herkesi değerli hissettirir. Mekteplisi, okkalısı, damla sakızlısı hiç fark etmez hepsi bizimdir ve kısık ateşte ağır ağır sabırla pişirilir. Fincana koyması bir tören, içmesi ayrı bir törendir. Vakti saati yoktur her daim güler yüzle ve en güzel libaslarla sunulur. Kahvenin yanında lokum mu çikolata mı derseniz, ben önce iyi bir dost, sonra da muhabbet derim. Rabbim ağzımızın tadını ve huzurumuzu bozmasın. Dostlarımızın ve kardeşlerimizin eksikliğini vermesin. Zira kahve; dostun muhabbetine, sevgilinin gözlerine ve arkadaşın sohbetine içilir…

Selametle…

“Muhabbetin deryasında dalgıç olup

Marifetin cevherini alasım gelir

Tarikatın meydanında kanat çırpıp

O tuba dallarına konasım gelir…”

Hoca Ahmet Yesevi