Suudi Arabistan’ın tarihi el-Ulâ kentinde gerçekleştirilen Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) 41’inci Liderler Zirvesi’nde Körfez’de yaşanan krizi sona erdiren bir anlaşma imzalandı.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Katar Emiri Temim bin Hamed Âl Sâni’yi havaalanında gayet sıcak bir şekilde karşılaması ve konuğuna arabasıyla bölgeyi gezdirmesi dikkat çekiciydi.

Oysa daha düne kadar genç prensin adamları düşman ilan ettikleri Katar’a en ağır küfürlerle saldırıyorlardı.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır’ın Katar’a uyguladığı ambargo sona erdi.

Fakat 2017 yazından bu yana açılan yaraların tedavisi zaman alacak ve yaşananların unutulması pek kolay olmayacak.

Dört ülkenin Doha’dan yerine getirmesini talep ettikleri 13 maddelik bir liste vardı.

Katar, birçoğu egemenliğinin ihlali anlamına gelen o maddelerin hiçbirini yerine getirmedi.

Buna rağmen ambargoya son verildi.

Kısacası Katar 3,5 yıl direnerek önemli bir zafer elde etti.

En büyük kaybeden ise hiç şüphesiz BAE oldu.

Muhammed bin Selman’ın “kankası” ve akıl hocası Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed zirvede yoktu.

BAE’yi el-Ulâ’da Dubai Emiri Muhammed bin Raşid temsil etti.

Muhammed bin Zayed’in zirveye katılmaması Katar’a uygulanan ambargonun kaldırılmasından pek hoşnut olmadığının işareti.

Yine de Abu Dhabi’nin anlaşmaya uymaması ve ambargoyu tek başına sürdürmesi beklenmiyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner de el-Ulâ’daydı.

Buna rağmen uzlaşının Trump’ın eseri olduğunu söylemek zor.

Suudi Arabistan’ı Katar’la barışmaya iten daha çok ABD’deki başkanlık yarışını Joe Biden’ın kazanması oldu.

Katar ve diğer üç Körfez ülkesi arasındaki krizin sona ermesi için en çok çaba sarf eden kişi hiç şüphesiz geçen yıl Eylül sonunda hayatını kaybeden Kuveyt Emiri Sabah el-Ahmed el-Câbir es-Sabah idi.

Zirvedeki olumlu havayı ve anlaşmanın imzalanmasını izleyen birçok kişi “Keşke yaşasaydı da bu günü görseydi” dedi.

Katar ile Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır arasındaki kriz kâğıt üzerinde sona erdi.

Fakat taraflar arasındaki güvensizliğin tamamen ortadan kalktığı söylenemez.

Hatta anlaşmayı gerçek anlamda bir uzlaşıdan çok “gerginliğin düşürülmesi” olarak görenler var.

Kendisine dayatılan talepleri yerine getirmeyen Doha’nın “el-Cezire’nin kapatılması”, “Türkiye’yle askeri işbirliğine son vermesi” gibi istekler olursa yine duymazdan geleceği kesin.

Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurraman Âl Sâni, Ankara ve Tahran’la ilişkilerinde herhangi bir değişiklik olmayacağını açıkladı.

Fakat Arap sokağında en çok izlenen televizyon kanalının Suudi Arabistan’a ve politikalarına yönelik yayınlarında mutlaka gözle görülür bir yumuşama olacak.

Ayrıca Doha, ambargo uygulayan devletler aleyhindeki şikâyetlerinden ve açtığı davalardan vazgeçecek.

Bundan başka herhangi bir taviz vermeyecek.

Karşılığında ise dört ülke sınırlarını ve hava sahalarını Katar’a açacak.

Diplomatik ilişkiler normale dönecek.

Körfez’deki uzlaşıdan sonra Suudi Arabistan – Katar yakınlaşmasından ve bunun bölgedeki sorunlara yansımalarından bahsetmek için henüz erken.

Öncelikle söz konusu yakınlaşmanın boyutunu ve ne kadar gerçek olduğunu görmek gerekiyor.