Piyasada, birbirlerini tekrar ede ede 250 yıl öncesinin hurafelerini günümüze taşıyan, hiçbir ilmi mahiyeti olmayan ve İslami olarak sakıncalı hatta haram olan şeyleri tedavi diye tavsiye eden sözde şifalı bitkiler kitapları var.

Bunlardan bir tanesine tevafukken denk geldim.

Sayfaları çevirirken, basur tedavi için; “Makat domuz yağı ile yağlanır” cümlesinde durdum kaldım.

Hemen altında ise, “Köpeğin kafatası kemiğinin külü…”

Bu nedir şimdi…

Ben pek anlamasam da 250 yıl öncesinde de bunların birer tedavi usulü olabileceğine ihtimal vermiyorum.

‘Müslümanın ne işi olur domuz yağıyla, köpeğin kafatasının külüyle…’ diye düşünerek muhterem bir üstattan, işin ehlinden görüş aldım;

“Zaruret halinin dışında domuzun hiçbir şeyinden istifade edilmez. Haramdır yani. Ama bir ilaç sadece onda bulundu, insanlar başka şeylerde bulamadılarsa hasta da risk altındaysa o zaman domuzdan geçici bir süre, tam tedavi bulunana kadar istifade edilir. Normal halde domuzun her şeyi haramdır. Sadece eskiden ulema ayakkabı dikerken domuz kılları sert olur, ayakkabı çözülmezdi. Orada haram mubaha dönüşmüştü.

Tabii bu gün buna ihtiyaç kalmadı. Artık farklı ürünler, farklı teknolojiler çıktı.

Ezcümle domuzun yağını kullanmak, bedenimize sürmek caiz değildir

Kitabın yazarına ulaştım;

“Hocam bu nedir, kitabınızda Müslümanlara domuz yağı tavsiye ediyorsunuz?..”

Meseleye tam vakıf olamadı. “Bana biraz zaman ver bir bakayım, araştırayım” dedi.

Bir hafta geçti…

Bana Arapça bir eser gönderdi.

Kitabın adı; El-Mu’temed fi’l-Edviyeti’l-Müfrede…

Yazarı; El Melik’ül Muzaffer Yusuf bin Ali bin Ömer Bin Resul Resul’ül Gassani Ül Türkmani Sahib’ül Yemen, El Müteveffa.

Kitaptan bir kısmı daire içine alarak;

“Beyefendi domuz eti haramdır. Bu mutlak olarak böyledir.

Tıbben bazı organlarında eski hekimlerimiz faydalanmışlardır. Onlar bizlerden daha ince düşünen âlimlerdir. Onlardan bir tanesi de 750 sene önce yaşamış fotokopisini gönderdiğim eserin sahibidir.”

Daire içine aldığı kısmı da okuttum;

‘Domuz otu’ yazıyor ‘Domuz yağı’ değil; “Domuz otu bal ve biberle karıştırılınca saç bitirir.”

Dedim ki: “Hocam sen bu kitabı hurafelerle doldurmuşsun. Müslümanlara domuz yağını ilaç diye tavsiye ediyorsun. Hem ‘Köpeğin kafatası kemiğinin külünü’ de deva diye kitabına almışsın. Yani köpeğin kafasını kesip kopartacak, sonra yakacak ve sonra da küllerini mi kullanacağız. Böyle saçmalık mı olur? Bu kitabı bir an önce bütün Türkiye’den toplatmalısınız. Toplatmazsanız ben bunu kamuoyuyla paylaşacağım.”

Dedi ki: “İyi olur bütün Osmanlı arşivlerindeki hekimlerimizin kitaplarının imhası için, Hadis kitaplarının, İslam âleminden toplanıp yok edilmesine vesile olursunuz. Tıpla ilgili Peygamberimizin hadisleri vardır.”

“Hocam, bu hurafeleri bugün şifa diye Müslümanlara satıyor ve yıllardır para kazanıyorsunuz. Şimdi bu helal kazanç mıdır? Bu kitabı toplayıp içindeki saçmalıkları hurafeleri ayıklayarak yeniden piyasa sürmelisiniz. Bir hafta düşün, ayıklama meselesinde istersen sana yardımcı da olabilirim.”

İsmini vermeyerek biraz daha düşünmesi için zaman tanımak istediğim Hocanın son sözleri şunlar oldu:

“Diyanet İşleri’nin yıllardır basarak okuttuğu kitapların içindekileri de okuyunuz. Bana yaptığınız teklifi Diyanet Başkanlığımıza herhalde yaparsınız.

Müslümanlara domuz yağı tavsiyesi umurunda değil hocanın…

Şifalı bitkiler tamamlayıcı tıbbın mevzuu…

Sağlık Bakanlığı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Enime Hanımın himayelerinde yürüttükleri Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama Çalışmaları var.

Bir an önce piyasalardaki bu hurafe dolu kitaplara da el atmalılar.