Son günlerde Türkiye’de arka arkaya açıklanan ve gösterime sunulan milli ve yerli üretimler her zamanki gibi birtakım çevreleri sevindirirken bir takım çevrelere de karalar bağlatmaktadır.

Şöyle düşünebilirsiniz; “Türkiye’nin kendi başına ayakta duran, bağımsız ve güçlü bir ülke olması yolunda yapmış olduğu bu milli ve yerli üretimleri kim istemeyebilir ki” diye değil mi? Evet.. Kendilerini Türkiye’nin kurucu asli gücü(!) olarak lanse edenlerbu yerli ve milli üretimlerden rahatsız. Geçmişte de bu durum böyleydi. Övünerek savundukları Cumhuriyet Gazetesinin 25.03.1961 baskısında yerli araba “Devrim” için ne gerek var, bira fabrikaları kurmak varken neden araba üretelim ki” açıklamalarıyla Batıcı/Seküler Müstemleke anlayışlarını ta o günlerden sürdürmeye devam ediyorlardı.

Eskiden Kardak kayalarına Zodyak botlarıyla bayrak asardık ve bu cenah Yunanı yenmiş gibi sevinirdi, güçlü Türkiye naraları atardı, bugün ise yerli otomobil, yerli denizaltı, yerli helikopter, yerli İHA ve SİHA üretiyoruz ama Kardak kayalarına bayrak asma milliliğinin ve sevincinin yüzde 1’ini gösteremiyorlar. Çünkü milliliklerini, yerliliklerini ve ulusallıklarını sattılar…

Satın alabildikleri her adamla ve ürettikleri her yalanla saldırıyorlar. Dün Erzurum ve Sivas kongrelerinde manda olmayı teklif edenler ne ise bugün de bu projelere karşı çıkanlar onlardır.

Her şeyin yerlisini üretmek kolay lakin bu ruhunu ve beynini satmış Batıcı/Seküler Müstemleke kafanın millisini, yerlisini üretemedik. Asıl zor olan yerli insan üretebilmekmiş. Hayır, 15 Temmuz’da ülkemizi müdafaa ederek aslında milliğin ve yerliliğin bir örneğini de canlı canlı göstermiş olsak da bu kitleyi maalesef bir bilince kavuşturamadık.

Bayrak ipi üretmekle övünen bu kitle neden yerli otomobil, denizaltı, helikopter, İHA üretmekle övünmez ki?