Kovid-19 salgını tüm dünyanın hayat tarzını değiştirmeye devam ediyor.”Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” ifadesi farklı uzmanlık alanlarının temsilcileri tarafından da dillendirilmeye başlandı. Tüketim toplumunun hoyratça oluşturduğu yaşam alanlarında bir anda kıtlık duygusu ile sudan çıkmış balık misali nefes darlığı çekildiği gözlemlenmekte. Bireysel özgürlük tuzağına düşen modern insan salgın ve ölüm korkusuyla tüm özgürlüklerinden feragat etmiş durumda. Devletin asık suratını yaklaşık 40 yıldır görmeyen kuşaklar, sokağa çıkma yasakları ile yüz yüze geldi. Efendim dünya değişti, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

KOVİD-19 VE EĞİTİM-ÖĞRETİM

Türkiye’de eğitim öğretimde okullaşma oranı ilkokullarda %98, ortaokullarda % 96 liselerde ise %80 oranında. Yani eğitim büyük oranda örgün eğitim şeklinde yürütülmekte. Yaklaşık 18 milyon öğrenci her gün sabah evlerinden çıkıyor, okullarında ortalama 7 saat ders işliyor ve günün sonunda evlerine dönüyor. Oturmuş bir sistem var ve bu sistemde daha çok kamu otoritesi aktif durumda. Kurumların ya da eğitimcilerin süreç içerisinde çok aktif olduğu söylenemez.

Müfredatın belirlenmesinde, ders kitaplarının seçilmesinde ve çocukların masalarına kadar getirilmesinde, uygulama süreçlerinin planlanmasında merkez teşkilat, yani Milli Eğitim Bakanlığı söz sahibi. Her şeyin Bakanlık tarafından hazırlandığı bir sistemde öğretmen sadece hazırlanan programın uygulayıcısı.

ÖĞRETMENLER TEKNOLOJİYİ KULLANMADA NE DURUMDA?

Kovid-19 salgını dolayısı ile eğitim evlerden devam ediyor. Uzaktan eğitim, hayatımızın en önemli kavramı oluverdi virüs sayesinde. Eğitimcilerin evlerinden öğrencilere yardımcı olması gündeme geldi. Farklı programlar üzerinden çalışmalar başlatıldı. Fakat gelinen noktada eğitimcilerin teknolojinin imkanlarını kullanma noktasında çok da yeterli olmadığı bir gerçek olarak ortada durmakta. Özellikle eğitimciler arasında kuşak farklarından dolayı problemler yaşanıyor.

Yeni nesil öğretmenler teknolojik çalışmalarda daha hızlı pozisyon alabilmekte. Fakat 1950-1970 aralığındaki kuşakta aynı başarıdan söz edilememekte ne yazık ki: MEB, özellikle teknolojinin kullanılması anlamında hazırladığı projelerin takibini yapmalı. EBA’yı kullanma bir şekilde tüm eğitimcileri kapsayacak şekilde sağlanmalıdır. Belki de sayıları 1 milyonu geçen eğitimcilerin işe başlama ve emeklilik sirkülasyonu hızlandırılmalıdır.

UZAKTAN EĞİTİM ARTIK HAYATIMIZDA KALICI

Uzaktan eğitim, evden çalışma, video konferans türü kavramlar artık hayatımızda başköşede yerini almış vaziyette. Virüs salgını bitince dahi uzaktan eğitim konusunda açılan kapı kapanmayacak. Öğrencilerin anlamadıkları konuları tekrar dinleyecekleri binlerce çalışma platformları piyasada daha fazla söz sahibi olacak. Öğrenciler sadece okuldaki öğretmeninden dinlediği ile yetinmeyecek ve bu ders anlatım uygulamalarını da takip edecek.

Öğretmenler ise kendilerini yenilemek 2020 kuşağının ihtiyaçlarına göre kendilerini güncellemek zorunda kalacak. Hal böyle olunca da öğrenci sınıftaki öğretmeniyle sanal ders anlatım noktalarındaki öğretmeni kıyaslayacak. Bu durumda okul etkinliğini kaybetmemek için daha orijinal çalışmalara yer vermek zorunda kalacak. Ya da okullar çocuk ve genç yuvalarına dönüşecek.

EĞİTİMİN YENİ AKTÖRLERİ DERS ANLATIM PLATFORMLARI

Bilişim çağının kendine has özellikleri olacak elbette. Özellikle sınav hazırlık dönemindeki öğrenciler online eğitim çağına girmiş durumda. Çeşitli programla marifetiyle anlamadığı konuları veya çözemediği soruları hocasına 24 saat ulaştırabilecek öğrenciler. Ders anlatım uygulamaları ve evden süreci yöneten öğretmenler yeni dönemin aktörleri olacak. Konunun tarafları bu gerçeğe göre şimdiden konum belirlemelidir.