Türkiye her yıl irili-ufaklı depremlerle sallanıyor. Cuma günü İzmir’de meydana gelen depremde maalesef 51 vatandaşımızı kaybettik. Sekiz binanın enkazı altında kalan yaralıları kurtarma çalışmaları AFAD öncülüğünde son sürat devam ediyor.

Türkiye yaralarını sarmak için yekvücut seferber olmuşken birileri de acıdan rant devşirmeyi, siyasi hesabını görmeyi ve aidiyetler üzerinden belden aşağı vurmayı tercih etti.

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin depremin hemen ardından doğruluğunu araştırma gereği duymadan “İzmir’de yaşanan deprem sonucunda Kızılay Kan Merkezi yıkıldı. Kendi binalarının güvenliğini sağlayamayan devlet, vatandaşın canını nasıl koruyacak?” dedi. Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, sapasağlam binanın fotoğrafını paylaşarak “Gürsel Bey, Kan merkezimiz ayakta ve vatandaşımıza hizmet vermektedir” sözüyle bu iddiaları yalanladı. Depremzedelere ulaşmak için zamanla yarışan Kızılay’ı siyasi hesaplaşma üzerinden yalanla vurmaktan çekinmeyen bir çirkeflikle karşı karşıyayız. Gürsel Tekin gelen tepkiler üzerine özür dileme gereği duymadan tweetini silerek yalanlarına kaldığı yerden devam etmek üzere tekrar pusuya yattı.

Depremin İzmir’de yaşanmasına isyan eden Dilek Ekmekçi ise “Ülkenin en aydınlık insan ortalaması İzmir’de bu bir gerçek. Ülkenin en aydınlık şehrinin başına böyle bir felaket gelmesi benim için ayrı üzücü. Sonuçta kalitesiz ve karaktersiz insanlarla dolu kamburalar değil İzmir?” sözleriyle aklın ve vicdanın sınırlarını zorladı. Bu sözleri sarf eden kişi doktor titri taşıyan arabulucu bir avukat. “Yobaz” olarak gördüğü şehirler yerine İzmir’in başına felaketin gelmesine üzülen biri nasıl mağdurun hakkını savunabilir? Bu ırkçı zihniyete sahip birisi nasıl avukatlık yapmaya devam edebilir?

Yaşanan depremleri insanların işlediği günahların bir sonucu olarak görenler de boş durmadı. İzmir’deki depremi “zinanın yaygınlaşmasına” bağlayan Muhammed Burhan Karakurt, “Dün cumhuriyeti kutladınız, hilafeti kaldırmayı kutladınız, bugün cumhuriyetin merkezi İzmir’de deprem oldu” sözlerini sarf etti. Sünnetullahtan bihaber, fay hattının ne olduğunu bilmeyen bir cahilin eline din düştüğünde maalesef bu hale gelebiliyor. Zekât verecek bir fakirin bulunmadığı, adaletin dört dörtlük uygulandığı Hz. Ömer’in halifeliği döneminde bile deprem oldu.

Acının dumanı üzerinde tüterken siyasî, fikrî, itikâdî hesaplaşmaya girmek alçaklıktır. Tonlarca moloz yığını altında can çekişenlere yardıma giden Kızılay’ı vurmak haysiyetsizliktir. İzmir’de yaşayan insanları herhangi bir şehrimizden daha yüksek veya alçak görmek ırkçılıktır.

Fay hatlarının sebep olduğu depremlerin yaraları sarılır, iyileşir. Nice büyük afetten daha da güçlenerek çıktık evelallah. Toplumsal fay hatlarının hareket geçmesi ise telafisi zor zararlara sebep olur. Aramıza nifak tohumları ekmeye çalışan şeytanların sesi gür çıksa da İzmir’deki tarihi dayanışma bir daha gösterdi ki bu milleti yıkamayacaksınız. Yalanlarınızla, iftiralarınızla tetikleyeceğiniz hiçbir deprem kardeşliğimizi yıkamaz!