Fransızlar, bir demir yığını Eyfel kulesinin dünyaya nasıl pazarlandığını bizlere anlatabilirler. Bizlere Afrikayı nasıl sömürdüklerinden, insanların kellelerinden kaleler yapmış kendileri gibi batılılardan bahsedebilirler. Afrikadan çaldıkları doğal kaynaklarla nasıl zengin olduklarına dair masallar anlatabilirler. Zenginliklerini neye borçlu olduklarını zevkle anlatıp, okuyacak alt zeminden insanlara neler vadettiklerinden bahsedebilirler. Bunlar onlar için gayet doğal sıradan şeyler olabilir.

Bizim ecdadımız 3 kıtaya hakim olduğu dönemde dahi hiçbir halkın dinini, dilini ve insanlığını esir almadı. İnsanlara en güzel muameleyi kendine şiar edindi. Bizim tarihimizde kelleden dağlar yoktur. Yakılmış, istiflenmiş cesetler yoktur. Hiçbir dinle dalga geçmek yoktur. “Kutsallarla dalga geçme” hakkını savunmak diye bir ifade de yoktur.

Macron Cumartesi günü Charli Hebdo saldırısı davası öncesinde bir konuşmasında Fransız halkının eşşiz hoşgörüsünü (!) savunurken “herşeyle dalga geçme hakkı”ndan bahsediyordu. Evet biliyoruz. Siz herşeyle dalga geçersiniz, kutsalınız yok, insanlığınız yok. Ama nedense hoşgörünüz sadece İslama saldırılarda oluyor; Nedense Müslümanlara düşmanlıklarınıza oluyor, Nedense yıllarca sömürdüğünüz ülkelerin halklarına oluyor.

Geçtiğimiz günlerde Macron, önce Lübnan’a, ardından Irak’a, geçerken Suudi Arabistan’a uğradı. Uğradığı ülkelerde halkların tepkisiyle karşılaştı. İstenmeyen adam ilan edildi. Devlet başkanları, kendilerine sömürgeci ağababalarının biçtiği rolü oynama adına çeşitli şirinlikler (!) yaptılar. Hele MBS ve Behram Salih’in yaptıkları Soytarılar kitabının kapak fotoğrafı olacak tarzda olmuştu.

Macron ne yapabilir? Charles de Goal gemisiyle Akdenizi esir alcağını düşünüyorsa,o günler geçti; evinde gibi davranabileceğini umuyorsa, artık dünyayı sömürmesine izin vermeyecek kadar güçlü ülkeler var. Amerika’nın Ortadoğu’da bıraktığı boşluğa zerk olmaya çalışabileceğini düşünüyorsa girdiği boşluktan çıkamayacağını da hesap edebilmeli.

Gencecik yaşta, büyük hayaller ardında koşmak zevkli gelse de, gerçekler onu daha çok yoracaktır. Kendi içi sorunlarını çözemeden yeni bir atılım yapabileceğini aklından geçiriyorsa çok afili düşünüyordur. Macron gençlik heveslerinin peşinden koşup kendi siyasi geleceğini ve Fransız halkının geleceğini maceralı bir sona doğru hazırlamak istemiyorsa Nato’yu bitirme ve yeni maceralar peşinde koşmaktan vazgeçebilmeyi öğrenmeli.

Dünyaya Akdeniz üzerinden uzun yıllar sürecek bir gerginlik pompalamak akıllıca olmayacak. Dünya iki kuruşluk silah satmak için bu kadar gerilmemeli. Ama kime diyoruz ki…

Gözleri kör, kulakları sağır, basiretleri bağlanmış bu lider güruhuyla dünyanın işi zor vesselam…