Uluslararası ilişkiler tarihi açısından 1859 yılı önemli bir dönüm noktasıdır. Bu yılda iki dikkate değer olay yaşandı. Bunlardan birincisi 25 Nisan günü Süveyş Kanalı’nın inşaatına başlanması iken, ikincisi 27 Ağustos’ta Amerikalı Albay Edwin Drake’in Pensilvanya’da sondaj yoluyla petrol çıkarmaya başlamasıdır.

Asya ile Afrika’yı birbirine bağlayan Süveyş Kanalı 10 yıllık bir çalışmanın ardından 17 Kasım 1869 tarihinde hizmete açıldı. Böylece Avrupa ile Güneydoğu Asya arasındaki mesafe ve buna bağlı olarak yolculuğun süresi yarıya yakın bir şekilde azaldı. Bunun yanında İngiliz-İran petrol şirketinin 1909 yılında Abadan yarımadasında petrol arıtma tesisleri kurmasıyla birlikte kanalın ehemmiyeti daha da arttı. Dizel motorun icadıyla sanayide yaşanan inkılap önce imalat sektöründe ardından ulaşımda ezber bozan değişimlere yol açarak petrolü stratejik bir ihtiyaca dönüştürdü.

Basra Körfezi’nde üretilen petrolün Avrupa’ya taşınmasında Süveyş Kanalı alternatifsiz bir geçit vazifesi görüyor. Bu sebeple Basra Körfezi ile Süveyş Kanalı arasında kalan coğrafya 19. yüzyılın sonundan beri politik, ekonomik ve stratejik menfaatlerin çarpıştığı bir bölge haline geldi. Çünkü Süveyş Kanalı’nda olası bir kriz nedeniyle geçişlerin aksaması halinde ticari gemilerin önündeki tek seçenek daha uzun bir yolculuk ve yüksek maliyetle Güney Afrika’yı dolanmaktır. Böylesi bir durumun piyasalara yansıması, haliyle olumsuz olacaktır.

Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 10’u için kullanılan Süveyş Kanalı’ndan günde iki milyon varil petrol geçişinin sağlandığı söyleniyor. Mısır hükümeti, Kızıldeniz’i Akdeniz’e bağlayan kanalın potansiyelini artırmak ve kanalı Avrupa ile Asya arasında en hızlı deniz yolu taşımacılığı güzergâhı yapmak amacıyla 2015 yılında bir dizi genişletme çalışmaları yaptı. Mısır’ın bu hamlesinin bir nedeni “Yeni İpek Yolu” olarak tabir edilen hem deniz hem de karada birçok liman, demiryolu ve karayolunu içerisine alan Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol” projesine ön hazırlık yapmaktı.

Bir diğer neden ise İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Ocak 2012’de Kızıldeniz’deki Eilat Limanı ile Tel Aviv’deki Ashkelon Limanı arasına kara ve demir yolu ağı projesini ilan etmesiydi. Fark edileceği üzere İsrail bu projeyle Asya ile Avrupa arasındaki ticaretin kendi topraklarından geçmesini sağlayarak Süveyş Kanalı’na rakip olmayı hedefliyor.

İsrail’in bu projeyle Tamar ve Leviathan bölgelerinde keşfettiği doğalgaz kaynaklarını Hindistan ve Çin’e sevkiyatına uygun altyapı hazırlayacağı da belirtiliyor. Proje, Ashkelon’dan Eilat’a boru hatlarıyla ulaştırılacak doğalgazın buradan tankerlerle Çin ve Hindistan’a taşınmasını öngörüyor. İşin bir de Rusya boyutu bulunuyor. Rusya’dan tankerlerle Karadeniz üzerinden Güneydoğu Asya ve Uzakdoğu ülkelerine petrol ve doğalgaz tedarikinin bu proje sayesinde önüne geçilmiş olacağı tahmin ediliyor.

Sonuç olarak Süveyş Kanalı’ndan Malakka Boğazı’na kadar uzanan deniz yollarında enerji tedarik zincirleri ile enerji dışı uluslararası ticarette Asya ekonomilerinin kabuk değiştirmesiyle Batının gücünü test eden köklü bir dönüşümün hazırlığı yapılıyor. Gelişmelerden de anlaşılacağı gibi bu transformasyonun başlangıç ve kırılma noktası Doğu Akdeniz olacaktır.