“Şiirimiz karadır abiler

Kendi kendine çalan bir davul zurna

Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan

Taşınır mal helalarında kara kamunun

Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir.

Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler”

Böyle başlar Şair Ece Ayhan’ın Mor Külhani şiiri. Şiirden anlayanların hayran kaldığı bir şiirdir Mor Külhani. Ece Ayhan’ın ‘Sivil Şair’ lakabıyla özdeşleşmiş pek sivil ve pek de bizden bir şiiridir.

Ece Ayhan yazdığı şiirleriyle ve düşüncesiyle sivil bir şairdi. Onun sivilliği bazı çevrelere aşırı bir uç gibi gelebilir ama o hep bildiği gibi yaptı.

Müslüm Batuk yıllar önce Ece Ayhan ile yapmış olduğu röportajda yeni hükümetle Kültür Bakanlığı işler hale gelecek mi sorusunu yöneltmiş. Ece Ayhan ise: “Kültür Bakanlığı kültür hayatına devlet adına katılır. Devlet ise vergi demektir.” cevabını vermiştir.

Bizler devletimizin kültür sanat politikalarını eleştiriyoruz. Daha çok destek verilen ve tutarlı olan politikalar talep ediyoruz. Fakat bunu herkes kendi çerçevesinden istediğinde dengesiz bir kültür sanat politikası oluşuyor. Burada sorulması gereken soru: “Devlet mi kültürü yönetmeli yoksa kültür mü devleti?” Aslına bakarsanız tarih boyunca devlet mekanizması bireylerin kültürünü yönlendirerek yönetmişse de yüzyıllardır gelen dinamikler devleti ve toplumu yönlendirmektedir. Binlerce yıllık geçmişi olan ‘kültür’ hem toplumu hem de devleti etkilese bile bununla ilgili kamuoyu oluşturabilecek sivil toplum kuruluşlarımız yeterli olmamaktadır. Kültür dünden bugüne kazanılan ticari bir mecra olmadığı için devletin bu alanı hem yönlendirmesi gerekir hem de özgür bırakması. Bu kadar hassas bir tartıda tartılması gereken bir konu kültür sanatın devletle ilişkisi. Kültür ya da sanat ne kadar bağımsız bir düşünce yapısıyla yürüyebilir diye düşünüyorum bazen, içerisinden çıkamıyorum.

İdeolojisiz bir kültür sanat aslında bireye enjekte edilen bir afyon gibidir. Her sanatın bir ideolojik tarafı olduğu gibi insanında ruhu kendi ideolojisinin kalıbına yakındır.

Ben sivil sanat yapıyorum diyen çevrelerin kendi iktidarından faydalanmadığını söyleyebilir miyiz? İktidarlar bazen bir belediye bazen bakanlık bazen de bir banka bile olabilir. Sanatı sivil yapmak mümkün müdür? Ya da sanatı sivil yapmak ne kadar mümkündür? Bu konu üzerine konuşmalı, tartışmalı ve kültür sanatın ne kadar ve hangi ölçülerde sivil kalabileceğini konuştuğumuz çalıştaylarda buluşmalıyız.

Hür tefekkürün kaleleri ‘hür’ kalmalı

Geçtiğimiz cumartesi günü Cemil Meriç’in vefat yıl dönümüydü. Allah rahmet eylesin.

Cemil Meriç, dergilerle ilgili “Dergiler hür tefekkürün kaleleridir.” Demiştir. Özgür düşüncenin ilk üretim noktası dergilerdir. Özellikle edebiyat dergileri büyük edebiyat akımlarının öncüsü oldular. Fakat her zaman olduğu gibi şuanda da dergi sahipleri dertliler. Sevgili

gazeteci abim Bedir Acar Akşam.com.tr’de yazmış olduğu yazıda bu konuyu yazdı ve dergilerin imdat çığlıklarını dile getirdi. Bu yazıyı okuduktan sonra ben de eski bir fanzin dergici olarak bu konuyu duyurmak istedim.

PTT bir dergi dağıtımı için 9 TL istiyormuş. Neredeyse bir dergi fiyatınıbulan bu fiyatlar dergicilerin emeklerini yaralıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı dağıtımla ilgili dergiler için ayrı bir metot uygulamalıdır diye düşünüyorum. Çoğu zaman el harçlıklarıyla çıkan dergilerin en büyük meselesi okunmaktır. Türk edebiyatına ve sanatına eserleriyle katkı sunan yazarlarımızın birçoğunun dergilerde yetiştiğini unutmayalım. Kağıda, mürekkebe ve umuda olan inancımızı diri tutup dergicilerimizin yaralarına merhem olalım.