Önceki gün yazıyı bıraktığımız yerden alırsak…

Faust’un yaşadığı ikinci başkalaşımın adı aşk’tır. Faust aşık olmuştur kapalı devre hayat yaşayan bir kasabadaki namus abidesi, saf ve temiz Gretchen’e. Neden aşık olmuştur peki? Gerçekleştirmek istediği, ahlaki, kültürel, sosyal ve ekonomik devrim için aşka ihtiyacı mı vardır? Evet. Çünkü, alıntıladığımız dizelerde Faust, insana dair bütün tecrübeleri yaşayacağını ve bunlardan edineceği tecrübeleri gelişimine katık edeceğini söylemişti. Aşk da onun gelişiminin menfaatine yaşaması gereken bir şeydi. Çünkü aşk, Cemil Meriç’in ifadesiyle, “Dehanın büründüğü şekillerden biriydi ve insanın dörtte üçü aşıkken belirirdi.” İnsandaki potansiyelleri had safhaya taşıyan bu tecrübeyi yaşamadan Faust’un, gelişimini tamamlaması mümkün olmazdı. Bu yüzden Faust Gretchen’e aşık oldu. Ve onu tertemiz bir aşkla sevdi. Berman’ın ifadesiyle, “Gretchen -Faust’un ilk ilişki kurduğu sıradan insan, sonra ilk aşkı, sonunda da ilk kurbanı olan genç kız- her şeyden önce geride bıraktığı ve yitirdiği dünyada (Faust da taşralıdır ve güzel bir köyden çıkmıştır) en güzel olan şeylerin simgesi olarak etkiler onu. Onun çocuksu masumiyetinden, taşralı yalınlığından, Hıristiyan uysallığından etkilenir.”

Faust’a göre, dışa, yani gelişmeye kapalı toplumların yok olması gerekmektedir. Bu toplumların kendine özgü kronik problemleri vardır. Gretchen’in hikayesi de buna bir örnektir. Faust yapacağı devrimi bir daha benzer acılar yaşanmasın diye gerçekleştirecektir.

Faust’la aşk yaşayan Gretchen’in durumu trajik bir sonla biter. Yani bir sürü kınama, dışlama, suçlama ve hapis sonrası Gretchen ölür. Faust’un ilk aşkı, Berman’ın ifadesiyle ilk kurbana döner. Onun ölümü Faust’u derinden sarsar ama orada yine Mefisto (Şeytan) devreye girerek şunları söyler:

“Dayanamıyorsan neden bizimle ortaklığa girişirsin? Uçmak istiyorsun ama başın dönüyor.”

Faust’u burada teskin eden şeyse, Mefisto’nun “İlk defa onun başına gelmiyor ki” sözü ve devrimin, insanı gelişmenin bedelleri vardır fikridir.

Aşk aşamasıyla Faust, gelişme yolunda büyük bir ilerleme kat etmiştir ve artık eylem safhasına gelmiştir.

Faust’un yaşadığı üçüncü ve son başkalaşım ise, gelişmeci’dir. Bu aşamada Faust, eski dünyayı silip süpürecek, parçalayacak, kökten yeni bir toplumsal ortam oluşturacaktır. Bu süreç artık modern dünyanın kurulduğu süreçtir. Ve Faust’un Mefisto’ya ihtiyacı yoktur. Çünkü Mefisto bile, Faust’un yapabilecekleri ya da göze aldıkları karşısında şaşıracaktır. Bir nevi boynuz kulağı geçmiş ve Faust dizginlerini tamamen eline almıştır. Dünyayı yeniden kurması için önce tabiatı dize getirmesi gerekmektedir. Getirecektir de. Çünkü Faust, insanların her şeyin geldiği gibi gitmesine izin vermelerine şaşmaktadır. Aynı şekilde, denizin taşıdığı tüm o muazzam enerjiyi, bir kırıntı bile doğurmadan gelip gitmesine de. Bu durumda Faust kendisinden öncekilerin akıllarına bile gelmeyeni yapacak ve doğanın kendi enerjisini kullanacaktır. Bu enerjiyi yeni kolektif insani amaçlar ve projeler için yakıt haline getirecektir.

Faust’ta geçen bütün bu olaylar, Avrupa’daki bilimsel devrim, aydınlanma düşüncesi, Fransız İhtilali ve sanayi inkılabı ile ilgilidir. Yani Goethe yaşadığını Faust’a aktarmaktadır. Çünkü Avrupa’da yeni bir dünya kurulmaktadır. Ama bu dünya daha önceki hiçbir dünyaya benzememektedir. Öyle bir dünya ki, kendinden önceki bütün gelenekleri yıkma gücünü içinde taşıyan ve eşyaya verilen anlamda radikal değişiklikler yapan bir dünya. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir ve de olmayacaktır. Faust bunu gerçekleştirmek için hazırlanmıştır bugüne kadar. Gerçekleştirirken de karşısına çıkan hiçbir bedeli ödemekten çekinmemiştir. İnsanların öldürülmesinden, tabiatın katliamına, değerlerin yok edilmesinden yeni değerler inşasına kadar yapılması gereken her şey Faust tarafından, endüstriyel örgütleme mekanizmasıyla gerçekleştirilmiştir. Öyle ki, gece ile gündüz düalizmini bile ortadan kaldıracak bir dünya vücuda getirilmiştir.

Berman’ın ifadeleriyle Faust, “kazandığı zaferden emin, insan emeğiyle yapılmış yapay bir tepenin üzerinde dikilip kendi var ettiği yeni dünyaya bakar. İyi görünmektedir. İnsanlara acı çektirmekte olduğunu bilmektedir (“Kurban giden insanların kanı durmadan akıyordu/ inleyenlerin çığlıları gece her yeri kaplıyordu…”). Ama yapıtından onca kazançlı çıkacak olanlarında bu sıradan insanlar, işçi ve acı çekenler kitlesi olduğuna inanmaktadır. Durağan, kısır bir ekonominin yerine “milyonlarca insana… salt rahatlık içinde olmasa bile eylem özgürlüğü içinde yaşatacağı alanlar” açan dinamik, yeni bir ekonomi koymuştur. Fiziksel ve doğal alandır bu, ama toplumsa örgütlenme ve eylemle yaratılmıştır.”

Marshall Berman’ın Faust’a modernliğin kurucu metin olarak bakması bu yüzdendir. Çünkü Goethe, Faust aracılığıyla modern dünyayı kurmuş ve gelecek adına tutarlı öngörüler ortaya koymuştur.