Hâlbuki biz, ölülerimizi gömeriz. Kafa tasımızla, kemiklerimizle yoktur hiç mi hiç işimiz. Büyük bir mahremiyetle toprağa emanet ederiz. Varlığımızın inşasında kullanılmış bir iskelet ya hani kemiklerimiz ve biz aslen ruhumuzla seyrederek dünyadan geçeriz, yoktur bu sebeple iskeletimizle bağımız. Kemiklerimizi toprağın o derin kutusunda saklar, ruhumuzla özgürleşiriz. Kabirlerimiz bu yüzden mahremdir. Onları yeniden ancak resmî izinlerle açabiliriz. İzinsiz açanları “mezar soyucu” gibi çirkin bir ithamla öteleriz.

Baykuş öttü mü, “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah!” deriz. Ne güzel bir İslâmî gelenektir bu, içimize böyle su serperiz. Böyle o kadar çok örnek sunabilirim ki… Üstelik yakınımda, yanımda yöremde, sağımda solumda… Semboller ve sobe!

Peki sobelenen kim? 13 yaşında, buluğ çağına henüz girmiş yavrularımız mı? 20’li yaşlarda henüz inanç, siyasî görüş, ekonomik yeterlilik gibi hayatın elzem alanlarında gözlemleme aşamasında olan gençlerimiz mi? Zinhar onlar değil! Onları ellerindeki kandille yola, yolculuğa, evinin eşiğinden dışarıya uğurlayan anne babalardır bu saklambaçta sobelenen. “Sen, kandili göremeyen kör! Kandille neyi göreceksin?” sorusunun ispatı!

Korkum odur ki, en az on yıldır gündemimizde olan bu konuya gösterdiğimiz vurdum duymaz tepki, bir gün yanı başımızdaki insanlarımızla aramıza mesafeler koyacak. Birbirimizle aynı dili ve aynı tercihleri paylaşamaz olacağız. Hürmetten, merhametten, şefkatten uzaklaştıkça hayatlarımız çekilmez olacak! Mazluma duyarsız, zalime tepkisiz, çirkinliği yadırgamaz bir ruhla hüsrana uğrayacağız!

Ne tesadüf!

Masonlar vatan toprağımıza da mühürlerini vurmuşlar. Nasıl mı?

Pek çoğumuz internet ortamında dolaşan Masonik sembollere karşı dikkatlerimizi çekmek için hazırlanmış videolardan haberdârdır. Merakla izliyoruz da iz sürüyor muyuz? Bu soruma “Evet!” diyenleri kutluyor, “Hayır!” diyenler ile sürdüğüm izi paylaşmak istiyorum. Söz konusu videolardan birinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bahçesinde ve “Kara Harp Okulu Harbiyeli Şehitler Anıtı”nın yerleşim planında Masonların temel sembollerinden olan yedi kollu şamdan ve pergel başının yer aldığına dair iddialarda bulunuluyor. “Hadi canım, olur mu öyle şey?!” dedirtecek cinsten olan bu iddianın izini sürmek öyle çok da zor bir şey değil. Oturduğumuz yerden bunu kolaylıkla teyit ve tespit edebiliriz.

Google Earth’a giriyor, arama çubuğuna önce “TBMM” yazıyorsunuz. Ekranınıza gelen haritayı büyütüyor, ve TBMM’nin bahçesinde mimarî bir maharetle yerleştirilmiş, bizden ve aslî kaynaklarımızdan hiç bir izah bulamadığımız bir yerleşimle karşılaşıyorsunuz. Aynı işlemi Şehitler Anıtı ile ilgili gerçekleştiriyor ve iç içe dairelerden oluşan bir yerleşim görüyorsunuz. Sonra bu görüntüleri dilediğiniz gibi değerlendiriyor, bir komplo teorisyeni gibi, bir paranoyak gibi, bir vurdumduymaz gibi yorumluyorsunuz.

Tesadüfe inananlar için iş kolay, benim içinse zor!

Çünkü tüm Mason işaretlerini, Kabala sistemini, Haçlı Şövalyelerinin (Hristiyanı, Yahudisi, Budisti, Paganı) Müslümanlar üzerindeki emellerini biliyor da bilmiyormuş gibi yapamıyorum.

Google Earth’da bir tura çıkalım ve bulacağımız manzarayı zihninizdeki çağrışımlara bırakalım.

Son asırda, göz göre göre sahnelenmiş şövalye planlarını ve tarihi hafızamızı da uyandırarak sembollere dair bilgilerimizi güncelleyelim…

Görecekleriniz sizi üzecektir, eminim!

(Devam edecek…)