Dünya yaklaşık 7 aydır COVİD-19 salgın hastalığının pençesinden kurtulmak için uğraşıyor. Geçen dönemlere bakıldığında her asırda en az bir kez büyük bir salgın hastalığa rastlamak mümkündür. Bu süreçlerde milyonlarca can kaybının dünyanın çehresini değiştirdiği, siyasi ve sosyal sonuçlarının ise gelecek dönemleri şekillendirdiği görülmektedir. 20. asrın başlarında Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan en son salgından bir asır sonra, dünya yine aynı girdaba girmiş bulunmaktadır.

Salgının başladığı andan itibaren dünyada 17 milyonun üzerinde insan bu hastalığa yakalanırken, 674 binin üzerinde de kayıp bulunmaktadır. Türkiye’de ise kayıp sayısı şu ana kadar 5 bin 700 civarındadır. Rakamlar gittikçe artarken, bu gidişatın ne zaman sonlanacağı ile ilgili belirsizlikler devam etmektedir: Yani pek iç açıcı bir durum şimdilik yoktur.

COVİD-19 salgınını, alınan zamanında önlemlerle etraf ülkelere göre az kayıpla atlatmaya çalışan Türkiye, Ramazan’dan sonra şimdi de sıkı tedbirler altında Kurban bayramını yaşamaktadır. Bu vesile ile bazı izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım.

Sağlık Bakanlığı’nın Mart ayından beri özellikle vurguladığı “maske, mesafe ve tedbirin” uygulamada aksaklıklar olsa da vatandaşlar tarafından anlaşıldığı ve benimsendiği görülmektedir. Çay Ocakları, kafeler, kalabalık oturma noktalarında neredeyse herkesin maske taşıdığı ve kullandığı görülmektedir. Bu konuda salgının ve tedbirlerin uzun süre devam etmesinden kaynaklanan bir gevşeme gözlense de belli yaş üstü grupların daha azami dikkatleri gözden kaçmamaktadır.

Salgın hastalığın tamamen kökünün kazınması aşı ve ilaçla mümkün olacaktır. Salgını yok edecek aşı ve ilacın geliştirildiği yönünde değişik ülkelerden bilgiler medyaya yansımaktadır fakat bu konuda bir kesinliğin olmaması toplumda kaygı yaratmaktadır. Yani tünelin ucunın görünmesi toplumun tamamının beklentisidir.

Bu süreçte en büyük kaygı, şayet aynı salgın havası ve önlemleri devam ederse ekonominin akıbetinin nerelere varacağı endişesidir. Özellikle altın fiyatlarının son günlerde radikal yükselişi, üretim ve tüketimde salgın öncesi normal havanın yakalanamaması, yıl sonuna doğru hayat şartlarını nasıl etkileyeceği önem arzetmektedir. Hükümetin bu süreçte aldığı eknomik önlemlerin ve desteklerin çoğunun, salgının devam etmesi durumunda imkan dışı kalabileceği vatandaşın konuşmaları ve tedirginlikleri arasındadır.

Gerek ekonomi ve gerekse siyasi gidişat ile ilgili geçen yıllarda topluma hakim olan iyimser havanın bu süreçte biraz daraldığı gözlenmektedir. Kafelerde, çay ocaklarında ve mahallelerde vatandaşların konuşmalarının odak noktaları muhtemel konuşulan erken seçim seneryoları, sosyal medya düzenlemeleri, Ayasofya, iç siyasi gidişat, Türkiye’nin etraf coğrafyalardaki faaliyetleri ve dünya siyaseti içindeki mevcut yeri gibi konulardır.

Fakat en çok da öne çıkan ekonomik durumdur yani geçimdir. İnsanlar sahip oldukları hayat standardının kaybı ihtimalinden, haklı olarak endişe duymaktadırlar. Tüm temenniler bu salgın hastalığın sona ermesi, sosyal hayatın eski canlılığına ve devamlılığına kavuşmasıdır.

Fakat nereden bakılırsa bakılsın, bu salgın hastalık toplumda bazı alışkanlıkları temelden değiştirmiş ve uygulanan tedbirler yeni gündelik yaşam şekilleri oluşturmaya başlamıştır. Bir sosyal dönüşümü bu salgın vesilesiyle hep beraber yaşıyoruz.

Bu vesile ile Kurban bayramınızı candan kutluyorum. Sağlıklı ve mutlu bayramlar diliyorum. Kurban bayramı, zulüm mağduru garibanların ve mazlumların yüzlerinin gülmesine vesile olsun.